KIRSALDAN KENTE
1950’li yıllardan bu yana ülkemizin yaşamakta olduğu belki de en önemli sosyolojik olgulardan bir tanesi kırsaldan kente göç olgusudur. Bu durumun onlarca farklı nedeni sayılabilir ancak konumuz, nedenlerden daha çok sonuçlar olacak.
Tarımda makineleşmenin yoğunlaşması ve kentlerde sanayi üretiminin artması ile kısa sürede hızlanan köyden kente göç hareketi, gelinen noktada Anadolu’nun birçok bölgesinin hemen hemen nüfussuz kalması ile sonuçlanmış durumda. Güney kuzey hattında Ankara’dan geçen bir çizgi çekersek bu çizginin doğusunda belirli bölgeler, il veya bazı ilçe merkezleri dışında nüfusun giderek kaybolduğunu görmekteyiz bugün. Anılan coğrafyada toprakların önemli kısmının giderek işlenmemesi ve ülke tarımının da bu durumdan etkileniyor olması, bahsettiğimiz olgunun dikkate almamız gereken sonuçları arasında yer alıyor.
Ankara’dan Sivas’a, Erzincan’a, Erzurum’a doğru ilerlediğiniz zaman insana rastlamayacağınız onlarca kilometre gitmeniz mümkün olmaktadır ne yazık ki. Bu gibi bölgelerin ahalisi, yaşanan yerdeki zorluklardan ve büyükşehirlerdeki iş imkânlarından etkilenerek bölgeyi boşaltmış durumdalar. Buralar boşalırken büyükşehirlerde de nüfusun artmasına paralel olarak işsizlik, bir diğer önemli problem olarak karşımıza çıkıyor. Benzeri durum, ülkemizin batısındaki kırsal kesim için de geçerli. Köyler boşalıyor; tarım alanları da böylelikle işlenmez duruma geliyor ancak kent merkezleri kapasitelerinin üzerinde bir nüfus ve bu nüfustan kaynaklanan çeşitli sıkıntılarla karşılaşıyor.
Nüfusun belirli kentlerde böylesine yoğunlaşmasının önüne geçemezsek kentlerimizde yaşanmakta olan trafikten tutun da altyapı sıkıntıları ve işsizlik başta olmak üzere benzeri dertler, korkarım ki bitmeyecektir.
Yorumlar
Kalan Karakter: