İnsanlık tarihi boyunca filozofların ve mutlu olmayı arzu eden tüm insanların en çok sordukları, sürekli cevap aradıkları soru, hayatın anlamının ne olduğuna dairdir muhtemelen. Mademki yaşıyoruz, o zaman bunun bir amacı, bir anlamı olmalı, diye düşünürüz haklı olarak. Neden yaşadığımız, yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı ne için, ne uğruna gerçekleştireceğimiz zihnimizi meşgul eder kimi zaman.
Çocukluk ve gençlik dönemlerimizde büyümek, okullarımızı bitirmek ve güzel bir iş sahibi olmak, belki ev kurmak hedefini taşırız. O dönemde hayatımızın anlamı ve asıl amacı bunlardan ibarettir. Sonra çocuklarımız girer devreye. ‘Hele şu oğlan bir okulunu bitirse’, ‘kızımızı bir işe yerleştirsek sonrası kolay’ gibi düşüncelerle oyalanırız bir süre de. Bunlara da ulaştığımızda artık bizim yaşımız da kemale ermiş; hayat merdiveninin son basamaklarına giderek yaklaşmış olduğumuzu fark ederiz birdenbire.
Bunların hepsi doğru ve belirli bir yaşa gelen hepimiz için geçerli olan olgular. Ancak hayatımızın anlamı tüm bunlar mı gerçekten? Yoksa var oluşumuzun, bu dünyaya gelişimizin daha spesifik başka bir amacı ya da amaçları mevcut mu? Bunları düşünsek de düşünmesek de hayat akar gider. Bir de bakmışız ki torunlar bile büyümüş; nasıl olduğunu anlamadan okullarını bitirmişler ve hatta içlerinden evlenenler bile olmuş. Biz neden yaşadığımızı, asıl amacımızın ne olduğunu düşünsek de düşünmesek de hayat hızla geçip gidiyor. Biz daha ne olduğunu anlamadan akıyor yıllar. Sonra da geriye dönüp baktığımızda hangi ara bunların olduğunu, hangi ara yaşlanıverdiğimizi düşünüp şaşırıyoruz. Elimizde değil başka türlüsü galiba. Yine de kendimize bir amaç edinmenin peşini bırakmayalım bana sorarsanız. Yaşımız kaç olursa olsun bir amacımız olsun. Amacımız olsun ki ayakta durabilelim; sağlıklı bir şekilde hayata tutunmayı sürdürelim.
Yorumlar
Kalan Karakter: