GÜNCELE TAKILMAK
Tuncel Yılmaz
Yaşadığımız gün, yaşadığımız an hepimiz için çok değerli. Bu anın içerisinde olamazsak yaşamdan bir şeyler kaçırıyormuşuz gibi hissediyoruz. Geçmişi düşündüğümüzde, güzel günlerin anılarına yaşamımızda çokça yer verdiğimizde sanki bugünden kaybediyoruz. Hatta böyle olan kişilerle ilgili ‘geçmişe takılıp kaldı’ gibi ifadeler kullanıyoruz. Aynısını içerisinde bulunduğumuz zaman dilimi için de düşünemez miyiz? Şimdiyi çok önemsersek, her şeyimizi şimdiye göre ayarlamaya çalışırsak o zaman da yarını, geleceği kaçırmayacak mıyız? Eylemlerimiz, düşüncelerimiz yalnızca bugünü kurtarmak üzerine kurulu ise geleceğe ne bırakacağız? Çocuklarımıza, bizden sonra gelenlere maddî veya manevî bir miras bırakmak değil mi yaşama amacımız biraz da? Gündelik yaşamın hayhuyu içerisinde bu durumun ne kadar farkındayız bir diğer taraftan bakınca? Günümüz toplumunda neredeyse herkes yaşadığı anın tadını çıkarma, günü kurtarma hevesinde, hatta telaşında. Bu telaşın içerisinde ne yazık ki çokça da bencillik gizli. Kendimizden başkası çok da umurumuzda değil açıkçası. Hal böyle olunca tüm topluma ‘gemisini kurtaran kaptan’ yaklaşımı hâkim oluyor; toplumun yaşama şekli de buna göre ortaya çıkıyor. Oysa çok da uzaklara gitmeden, yalnızca kendi çocuklarımızı bile düşünüyorsak yaşamımızı ona göre şekillendirmemiz gerekmiyor mu? Mal mülk bırakmak değil burada anlatmaya çalıştığım. Bir zeytin ağacı dikmek örneğin, kendimizden sonra iyi konuşulmasını sağlayıp anne babaları hakkında övünmelerini sağlamak ya da… Böylesi bir düşünceye varamazsak o zaman yaşadığımız günden de şikâyet etme hakkına sahip olamayız gibi geliyor bana. Ne de olsa atasözümüz de var: Böyle gelmiş, böyle gider…
Yorumlar
Kalan Karakter: