Son yıllarda hemen hemen kaybolan basının bir yönü de kültür sanat ile ilgilidir. 2000’lerin ortalarına kadar birçok gazetenin kültür sanat sayfaları vardı ve hatta daha gerilere gittiğimizde önemli edebiyatçıların aynı zamanda gazeteci, köşe yazarı olduğunu görmemiz mümkündür. Edebiyatçı köşe yazarlarının son temsilcilerinden birisi, Oktay Akbal’dı. Onlarca romanı, öykü kitabı, denemeleri ve günlükleri bulunan Akbal, ömrünün son yıllarına kadar Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde yazmaya devam etmişti.
Geçtiğimiz günlerde Son İstanbul gazetesinin 1950 tarihli birkaç nüshasını gördüm tesadüfen. Gazetenin kadrosu ve içeriği, 1950’den günümüze kültür ve sanatın basından ne kadar uzaklaştığını somut olarak görmemiz bakımından çok önemli bir örnek teşkil etmekte. Söz konusu gazetelerde Reşat Nuri Güntekin’in Kavak Yelleri adlı romanı tefrika edilirken aynı günlerin bir diğer yazarı da Kırk Yıl Evvel – Kırk Yıl Sonra başlıklı köşesinden okura seslenen Refika Halid Karay. Gazetede her gün en az bir hikâye yayınlanmış bunların yanında. Ayrıca günün sanat olaylarına, sergilere ve sinemaya dair her gün geniş haberler yer almakta. Bu arada bahsettiğim gazetenin yalnızca altı sayfa olduğunu belirtmeliyim.
Selim İleri’nin, Beşir Ayvazoğlu’nun kültür ve sanata dair köşe yazarlığı yaptığı dönemler günümüzden çok da eski değil aslına bakarsanız. Fakat özellikle son on beş yıldır kültür ve sanat, basın dünyamızdan neredeyse tamamen çekildi. Basının sanal düzleme taşındığını hep vurguluyoruz. Ancak kültür ve sanat sanal basında da kendisine hak ettiği yeri bulamıyor. Bu anlamda belki Habertürk’te tarihle ilgili yazmaya devam eden Murat Bardakçı’yı istisna kabul edebiliriz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çok veciz bir şekilde ifade ettiği gibi, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş gibi olur.” Ne yazık ki bu açıdan son yıllarda büyük bir sıkıntı yaşamakta olduğumuz aşikâr… Umudumuz, sanatın ve kültürün tıpkı bir süre önce olduğu gibi, yeniden hak ettiği yerde bulunması olacaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: