Bundan kırk yıl öncesine kadar birçok kentimizde yapılar, birkaç kat ile sınırlıydı. Daha net söylemek gerekirse hemen tüm binalar, tek ya da iki katlıydı. Bazı okullar ya da devlet daireleri bu durumun istisnalarını oluşturmaktaydı. İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyükşehirler dışında dört, beş ya da daha fazla katlı herhangi bir yapı görmek hemen hemen mümkün değildi.
Sonrasında iç göçün akıl almaz boyutlara gelmesi, taşranın boşalması ve kentlerde arsa üretiminin hızla gerçekleştirilememesi gibi olgular arka arkaya yaşanınca yerleşim yerlerimiz genel olarak bulundukları arazide gökyüzüne doğru büyümeye başladılar. Kentlerde altyapıdan tutun da eğitim kurumlarına, trafiğe uzanan bir çizgide böyle bir hazırlık söz konusu değildi. Sadece yükseldik. Artık gökyüzüne daha yakın konutlarda yaşıyor ama öncekinden pek de farklı olmayan altyapı hizmetlerinden yararlanmaya çalışıyoruz. Hal böyle olunca da sorunların önü alınamıyor.
Turgutlu’nun nüfusu 1980’li yıllarda 60-70 bin arasında iken günümüzde bu rakam 200 binlere dayandı. Yerleşim yerinin alanı bu rakamlara bakınca üç katına çıkmış olmalıyken yüzeysel genişleme iki katını bile bulmadı belki. Bunun sonucunda da en basit örnekle içme suyu, zeminden yukarıya çıkamaz, çıksa bile pek hayır vermez duruma geldi. Merkezdeki mahallelerde okullar iyiden iyiye yetersiz kaldı. Tüm bunlar, daha önce de birçok yazımda belirttiğim gibi planlama sorunlarından, planlayamamadan kaynaklanıyor. Çok mu geç kaldık peki? Hiçbir şey için geç değil elbette ancak şu andan itibaren yarınlarımızı ayaklara basan planlarla ilerletmek şartıyla. Yöneticilerimize çok iş düşüyor. Yerel seçimler yaklaşırken kentsel planlama ile ilgili ortaya atılacak projeleri de bu anlamda merakla bekliyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: