DESTANCILAR VE SONRASI
Tuncel Yılmaz
Bir zamanlar destancılar vardı. Toplumu derinden etkileyen kimi olayları uzun şiirler şeklinde kaleme alırlar ve bunları iki yüzü dolu tek bir yaprağa bastırıp satarlardı. Özellikle pazartesi günleri Eski Manisa Yolu ve civarında kurulan pazarda ve Şadırvan Meydanı dolaylarında bu destanları bir taraftan okuyup bir taraftan satarlardı.
Destancıların yazdıklarına birçok olay konu olabilirdi. Depremler, cinayetler, kazalar vs… Bu gibi olaylar veya tek bir olay, toplumda yıllarca unutulmayacak acı bir iz bırakırdı. Destanlara da konu olan böylesi ‘haberler’, halk hafızasında zamanla ufak tefek değişikliklere uğrasa bile olay öz itibariyle hatırlanmaya devam ederdi.
1980’lerin sonlarından itibaren destancılar teker teker yok oldu ve bu kavram artık gençlere hiçbir şey ifade etmiyor. İletişim olanakları artınca onların devri de hızla kapandı. Sonra özel radyo ve televizyonlar pıtrak gibi çoğaldı. Bunların ardından da internet geldi ve nihayet akıllı telefonlarla birlikte bu teknoloji taşınabilir oldu.
Habere erişimin artması, bir yanıyla demokratikleşmenin de yükseldiği anlamına gelir. Her haber, herkes tarafından bilinebilirse kontrol mekanizmalarının daha rahat devreye gireceği düşünülür. Habere erişimin veya haberlerin erişilebilirliğinin artması olgusu, günümüzde en üst seviyede gerçekleşiyor. Fakat bana sorarsanız bu durumun demokratikleşmeyle günümüzde herhangi bir korelasyonu mevcut değil.
Bugün kelimenin tam anlamıyla her yanımızdan haber yağıyor. Televizyon kanalları, internet siteleri ve sosyal medya bazen biz farkına bile varmadan hepimizi haber bombardımanına tutuyor. Hal böyle olunca da önemli ile önemsiz haber birbirine karışıyor. Müthiş bir veri yağmurundan bireyler ancak hisselerine düşen miktarda veriyi haber olarak algılıyor. Belki de en acısı şu ki geçmişte yıllarca hafızamızdan çıkmayacak, aklımızda yer edecek ve gerçekten de önemli olan bazı olaylar, kısa sürede belleğimizde ister istemez geri plana atılıyor. Örneğin bugün pandemiyi unuttuğumuz gibi, daha üzerinden yalnızca iki ay geçen ve artçıları halen devam eden Kahramanmaraş depremlerini bile gündemimizden silmek üzereyiz.
Destancılar, en azından belirli bir öneme sahip olaylar hakkında yazarak onları gündemde tutuyor, bu olayların unutulmamasını sağlıyorlardı. Belki de bugün onlara yeniden ihtiyacımız var. Hem çok yakın geçmişi, hem de mesela 1980’li yılları umutmamamız için…
Yorumlar
Kalan Karakter: