ANILARI YAZMAK
Bizde ne yazık ki anıların yazılması, pek yaygın bir gelenek değil. Birçok batılı ülkede anılardan oluşan kütüphaneleri dolduracak miktarda kitap mevcutken Türk kültüründe bu tür kitapların sayısı, oldukça düşük. Bu durumun yazılı kültürün çok geç dönemlerde yaygınlaşmaya başlaması başta olmak üzere pek çok nedeni bulunuyor.
Oysa bir insanın yaşadıkları, kendi yaşamı dışında da pek çok konuyla ilgili bilgi vereceği için çok değerlidir. Yalnızca diplomatlar, devlet yöneticileri ya da çok büyük işler yapmış kişilerden de bahsetmiyorum. Her bir kişi, kendince önemlidir ve yaşamı boyunca başından geçenler kendisine özgüdür. Dolayısıyla herkesin anıları çok değerlidir. Bunların arasından da bireyin ölümünün ardından, hadi evlatlarını da sayalım, evlatlarının bu dünyaya vedalarının ardından yazılı olan bir parça yoksa hiçbir şey kalmayacaktır. O kişiler, hiç yaşamamış gibi olacaktır.
Eli birazcık kalem tutan herkesin anılarını yazması gerektiğini düşünüyorum. En azından çocuklarına ve torunlarına hitaben kendisini tanıtmak, iyi ya da kötü neden öyle bir insan olduğunu kendi ailesine anlatabilmek adına yazılmalı anılar. Hele toplumda, devlette belirli bir yere, konuma sahip kişiler, anılarının yazımına muhakkak zaman ayırmalılar.
Şöyle bir baktığımız zaman en önemli işleri yapan insanlarımızın bile bu konuda çok öne çıkmadığını görüyoruz. Nice devlet adamımız, nice bürokratımız etkin oldukları dönemlerde yaşananlara dair herhangi bir yazılı anı birikimi bırakmadan terk ediyor bu dünyayı. Birçok konuda örnek gösterilen batılı ülkeleri bu konuda da örnek alsak ne güzel olur…
Yorumlar
Kalan Karakter: