KAYBOLMUŞ BİR KÖY ve YADİGÂRI
Mustafa Altınbaş
GİRİŞ
İnsanlık tarihi boyunca su hep önemli bir yere sahip olup, zorunlu bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Tarih öncesi çağlardan itibaren su kaynaklarına yakın olma zorunluluğu doğmuş ve insanlar zamanla konar-göçer yaşamdan ayrılarak yerleşik hayata geçmeye başlamıştır.Bu toplumlarda bulunan bilgi, imkân, tecrübe gibi faktörlerle gelişen medeniyet seviyesi, zaman ilerledikçe farklı yapılar inşa etmeyi zorunlu kılmıştır. Süreç içerisinde su yapıları ortaya çıkarak giderek gelişmiş; bu yapılar teknik ve estetik anlamda toplumdan topluma, medeniyetten medeniyete farklılaşmıştır.[1]Su medeniyetini yansıtan mimari eserler içerisinde; köprüler, su depoları, maksemler, sarnıçlar, nymphaeumlar, değirmenleri sayabiliriz.
Mimarlık tarihi açısından su medeniyetini yansıtan önemli yapı gruplarından birisi de çeşmeler olup bu yapınınestetik unsurlar ya da kitabeleri vasıtasıyla dönemine dair ekonomik refah, gelişmişlik düzeyi, siyasal çekişmeler gibi bilgileri de içerdiği görülebilmektedir.[2]Genellikle yol güzergâhları üzerinde (menzil ve çoban) ve yerleşim yeri içerisinde (şadırvan, sütun, meydan, iskele, duvar) bulunan ve farklı isimlerle anılan çeşmeler, hayır amacıyla bir vakıf yapısı olabildiği gibi, halkın ihtiyaçlarının karşılanması için devlet tarafından yaptırılabilmektedir.
Çeşme kelimesi, Farsça menşeli olup ‘çeşm’ kökünden geldiği kabul edilir ve çeşm kelimesi Farsça’da göz anlamına gelmektedir.[3]Genel kanı, ilk çeşme örneğininLagaş Kenti’nde bulunan M.Ö. 3000 civarına tarihlenen Babil Havuzu’nda kayaya oyulmuş çeşmeler olduğudur.[4] Günümüzdeki çeşmelere benzeyen ilk çeşmeler ise, Antik Yunan’da ortaya çıkmış ve ‘nymphaeum’ adını almıştır. Anıtsal tarzda havuzlu ve heykellerle bezenmiş olan bu çeşmelerde musluk, ayna taşı veya kurna gibi elemanlar ise bulunmamaktadır.[5]Nymphaeum ismi,Antik Yunan’da çeşitli su kaynaklarında ve ormanlarda yaşadığına inanılan su perilerine verilen numphe’den gelmektedir. Sonrasında bilindiği üzere tıpkı mitolojik Yunan tanrıları gibi, Roma mimarisine de bahsi geçen bu çeşmeler ulaşmıştır.[6] Osmanlı Dönemi’nde inşa edilen çeşmeler ise,önceki dönemlere ait Türk-İslam çeşmeleri ile estetik açıdan olduğu gibi, mimari ve süsleme açısından da farklılık göstermektedir.
İslam dini suya her zaman büyük önem verdiğinden Osmanlı Devleti’nde de çeşme yapımına aynı derecede önem verilmiştir. Abdest almak için zorunlu bir ihtiyaç olan suyun ibadethanelere taşınabilmesini sağlayan cami avluları içinde bulunan çeşmeler olduğu gibi, yerleşim yerleri içerisinde kalan ve birbirinden bağımsız, özelliklerine ya da kullanım amaçlarına göre çeşitlilik gösteren çeşmelerde inşa edilmiştir. Yerleşim yerleri arasındaki çeşmelere‘menzil çeşmeler’ adı verilmiştir.[7] Bu çeşmeler, kullanım amaçlarına göre; çatal çeşmeler, meydan çeşmeleri, pencere çeşmeler, duvar çeşmeler, sütun çeşmeler ve şadırvan çeşmeler olarak sınıflandırılabilmektedir.[8]Bundan farklı olarak durumları ve konumlarına göre de sınıflandırmalar yapılmıştır.Bu sınıflandırmalar içerisinde ise mevcut konumu dolayısı ile açık arazide yer alanlar ‘çoban çeşmeler’ olarak adlandırılmaktadır.
Dönemlere göre üslup, biçim ve yapı malzemesi açısından değişim göstermiş Osmanlı dönemi çeşmelerinin klasik dönemdeki ana şeması, suyun depolandığı hazne kısmı, üzerinde salma veya burma musluklarının yer aldığı, ayna taşı, kurna ve genellikle kemerli bir nişten oluşmaktadır.[9]
Geç Osmanlı döneminde, Klasik Osmanlı dönemi mimarî özelliklerinin yanında Batı sanatının da söz konusu yapılara etkilerinin yansıdığı görülmektedir.[10] Bu dönemlerde neo-klasik, barok, eklektik ve rokoko gibi akımlar da Osmanlı sanatına hemen her alanında olduğu gibi su mimarisine de etki etmiştir ve en büyük farklılık da çeşmelerde görülebilmektedir.[11]
Günümüze kadar Turgutlu’daki Osmanlı dönemi çeşmeleri hakkında, bağımsız olarak hiçbir çalışma yapılmamıştır. Turgutlu’da bulunan ve muhtemelen XVII. yüzyılda inşa edilmiş olan İsmailcik Çeşmesi’nin anlatıldığı bu çalışmada söz konusu çeşmenin mimari özellikleri ve çeşme yapısının tarihlendirilmesi hususundaki problemlere değinilecektir.
İsmailcik Çeşmesi, günümüzde Turgutlu ilçesinin merkez mahallelerinden olan Ergenekon Mahallesi’nin güneydoğusunda bulunmaktadır. Çeşmenin bulunduğu mevki, hem halk arasında hem de devlet haritalarında ve tapu kayıtlarında ‘İsmailce Mevkii’ olarak bilinmektedir. Bahsi geçen alanda geçmişteİsmailceisimli bir köyün bulunduğu bilinmektedir.
Günümüzde Turgutlu ilçesinin bulunduğu bölge, 16. yüzyılda Yengi nahiyesi sınırları dâhilinde kalmaktaydı. Söz konusu dönemde Turgutlu, Yengi nahiyesine bağlı bir köy iken zamanla büyümüş ve önemli bir kaza merkezi haline gelmiştir. Yine bu dönemde Turgutlu ve çevresinde bulunan, ancak Anadolu’nun hemen her yerinde yaşandığı üzere zamanla kaybolan birçok köy olduğu bilinmektedir. Bu köylerden biri de çalışmamızn esasını teşkil eden İsmailcik Çeşmesi’nin bulunduğu ‘İsmailce köyü’ idi.
İsmailce köyünün ne zaman kurulduğuna dair elimizde herhangi bir bilgi bulunmamasına rağmen bazı vakıf kayıtları üzerinden tahmin yürütebilmekteyiz. 17. asır şer’iyye sicillerinde kayıtlı bazı hükümlerde Yengi nahiyesinde bulunan ve Saruhanoğulları döneminde bina edilmiş olan Şeyh İsmail Zaviyesi’nden bahsedilmektedir. Bu zaviyenin Turgutlu yakınlarında olduğu anlaşılmaktadır. İsmailce Köyü’nün Turgutlu’ya üç kilometre uzaklıkta olduğu göz önünde bulundurulursa söz konusu isminden hareketle köyün Şeyh İsmail Zaviyesi etrafında oluşan bir yerleşim yeri olduğu düşünülebilir. Zira Turgutlu ve çevresinde bu şekilde ortaya çıkmış birçok köy bulunmaktadır. Bu halde İsmailce köyünün kuruluş tarihini 14. yüzyıla kadar indirebiliriz.
16. yüzyıla ait bu bilgilerden başka İsmailce köyüne dair neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Köyden günümüze ulaşan tek kalıntı, çalışmamıza da esas teşkil eden, İsmailcik Çeşmesi ve yanındaki namazgâhtır. Manisa şer’iyye sicillerine göre köy H. 1223-1224 M. 1808-1809 yıllarında halâ ayaktadır ve köyde 1 hane sakindir.[12] Bununla beraber, 24/01/2020 tarihinde Mehmet Gökyayla’nın Dalbahçe köyünden İsmail Bozkuş’tan naklen aktardığına göre İsmailce köyü Yunan işgali günlerine kadar birkaç haneden müteşekkil bir köy olarak varlığını sürdürmüştür. Bu dönemde köyde kalan son birkaç aile de,Rum çetelerinin tehdit ve baskınları karşısında can güvenliklerini koruyabilmek gayesiyle hemen yakınlardaki Dalbahçe köyüne göç ederek yerleşmişler ve İsmailce köyü bir süre metruk kaldıktan sonra tamamen yok olmuştur. Manisa şer’iyye sicillerine göre köy H. 1223-1224 M. 1808-1809 yıllarında halâ ayaktadır ve köyde 1 hane sakindir. Köyün bulunduğu arazi üzerinde günümüzde Turgutlu İlçesinin merkez mahallelerinden olan Ergenekon Mahallesi bulunmaktadır.
İSMAİLCİK ÇEŞMESİ
- Yeri: Çeşme 38.4865-27.7409 koordinatlarındadır. 5. mıntıkada 17. ve 15. parselleri arasında yer alan İsmailcik Çeşmesi,gördüğümüz kadarıyla ilk inşa edildiği yerdenhiç taşınmamış; orijinal konumunu korumuştur. İsmailcik Çeşmesi,Dalbahçe ve Osmancık köylerini merkeze bağlayan eski bir yol güzergâhı üzerinde yer almaktadır. (Harita 1) Kaybolmuş olan İsmailce köyünün bu mıntıkada yer aldığı da bilindiğinden yerleşim yerinin, iki köy arasında bulunduğunu bilmekteyiz.İsmailce köyünden günümüze ulaşan yüzeydeki tek kalıntı ise, araştırmakta olduğumuz bu çeşmedir. Çeşmenin 15 metre doğusunda bir namazgâh yer almaktadır. (Fotoğraf 1) Çeşme ile bağlantılı olan namazgâhın XIX. yüzyıl sonu ya da XX. yüzyıl başlarına ait olduğu düşünülmektedir.[13]
- Tarihçesi: Çeşmenin bânisi, yapanı ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte XVII. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir.Çeşmenin kitabesinin günümüze ulaşamamasından ve çeşmeye ait hiçbir belgeye de rastlanılamadığından dolayı, kesin yapım tarihi, banisi ya da ustası hakkında her hangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak çeşmede kullanılan malzeme özelliklerinden dolayı, yapının çeşitli onarımlardan geçtiği görülmektedir. Eser ilk yapıldığında kesme taştan inşa edildiği görülmektedir. Ancak zamanın vermiş olduğu tahribat ile doğu cephedeki istinat duvarı zarar gördüğünden moloz taş ile dolgu yapıldığı görülebilmektedir.(Fotoğraf 2-3)
- Mimarisi: Çeşme, dikdörtgen prizma gövdeli ve tek cephelidir. Yüksekliği 350 cm olup genişliği ise 280 cm’dir. Çeşme cephesi genel itibariyle iki bölüme ayırılmıştır; alt kısmında düzgün kesme taşlarla başlayıp üst kısmında yuvarlak kemer ile sonlanmaktadır. Büyük ölçüde yıkılmış olan lülenin hemen üstünde yer alan sivri kemerli çeşme nişi ve kaş kemerli taslık nişine bakacak olursak çeşmenin tarihini XVII. yüzyıla kadar götürebiliriz. Çeşmenin doğu yönündeki duvarı büyük ölçüde tahribata uğramış, güney tarafında kalan iç kısmının ise güneydoğusu yıkılmıştır. Yapının göze çarpan unsurlarından kaş kemerli taslık nişi, bölgede çok fazla bulunmadığından dikkate değerdir. Çeşmenin kurnası olarak kullanılan yapı elemanı devşirme bir elemandır ve bir lahtin sandukasına aittir. Çeşmenin yaklaşık iki kilometre güneybatısında Dalbahçe-Turgutlu yolu üzerinde yer alan Osmanlı çeşmesinde de,İsmailcik Çeşmesi’nde olduğu gibi, devşirme malzemeler yoğun olarak kullanılmıştır. Devşirme malzemelerden yola çıkarak bu bölge veya yakınlarına lokalize edilenTroketta Antik Kenti kalıntılarının bu gibi çeşitli yapılarda kullanılmış olduğunu düşünebiliriz.
- Yapı Elemanları:Çeşmede yapı malzemesi olarak köşelerde düzgün kesme taşlar kullanılmıştır.Duvarlarda çeşitli bölgelerde tuğlalar ve moloz taşlar kullanılmıştır. Kesme taşlar bölgede bulunan devşirme yapı elemanlarından oluşmaktadır. Suyun akışını sağlayan lüle ise dökme demirden oluşmaktadır. Çeşme yapısının kurnası ise yukarıda da belirtildiği üzere bir lahidin sandukasınaaittir.
(İsmailcik Çeşmesi'nin rölöve ve reintegrasyon çizimleri)
DEĞERLENDİRME
İsmailcik Çeşmesi,Osmanlı Klasik Sonrası Döneme ait olup, mimari özellikleri göz önüne alınacak olursa XVII. yüzyılda inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir.Bu açıdan bakıldığındaİsmailcik Çeşmesi’nin, kendisinin yaklaşık iki kilometre güneybatısında yer alan menzil çeşmesi ile örtüştüğü görülmektedir. Buradan çeşmelerin yakın dönemlerde yapıldığı ve eski bir yol güzergâhının üstünde, yolcuların su ihtiyacını karşılamakamacıyla ile yapıldığı düşünülmektedir. Bölgede bulunan asırlık çınar, namazgâh ve çeşme üçlemesine bakılacak olursa; inşa edilen yapılar bütün bir şekilde değerlendirilmeli ve yapıların bir birinden ayrı olmadığı düşünülmektedir.
İsmailcik Çeşmesi’ndeki kaş kemerli taslık nişi, bölge içerisindeki çeşmelerde, nadir bir konuma sahiptir. Kaş kemerli taslık nişlerine örnek verebileceğimiz çeşmeler arasında Kemaliye/Erzincan’da bulunanve XIX. yüzyıla ait olan Çarşı Çeşmesi, 1905-1906 yıllarında inşa ettirilen Fatma Hatun Çeşmesi[14], Gebze/Kocaeli’de bulunan 1554 yılında inşa ettirilmiş Rüstem Paşa Çeşmesi, 1593 yılında inşa ettirilmiş Sadrazam Cerrah Mustafa Paşa Çeşmesi gibi çeşmelerde görülmektedir.[15]
Çeşmenin konumundan ve iki yerleşim yeri arasında bulunmasından dolayı İsmailcik Çeşmesini ‘menzil çeşmeleri’ grubunda değerlendirebiliriz. Menzil çeşmeleri, genellikle yoldan geçen yolcular ya da iki köy arası ulaşımdaki ihtiyacı karşılamak amacıyla yapılmaktadır.
Çeşmenin yıllar içerisinde maruz kaldığı kaçak kazı faaliyetleri ve doğal tahribat neticesindebatı duvarının büyük bir kısmının yıkılmış olduğu görülmektedir. Ayrıca yapının farklı bölümlerinde görülen sprey boya ile yazılmış yazılar, insan tahribatının bir başka boyutudur.
Yapının kitabesi yerinde değildir.Güney kısmındaki duvarın ise neredeyse tamamen yıkıldığı görülmektedir. Bu yüzden kitabenin önceden kaldırılmış olduğu veya parçalanıp zamanla yok olduğu düşünülebilir. Kitabenin eksikliğinden dolayı, çeşme hakkında her hangi bir belgenin veya kaydın bulunmaması, banisi ya da ustası hakkında bir bilgiye ulaşılamamasına yol açmaktadır. Çeşmenin hemen batısında kalan namazgâha ait herhangi bir belgeye de ulaşılamaması, çeşmenin veya namazgâhın, kaybolmuş eski bir köy olan İsmailce köyü halkı tarafından yapıldığı düşüncesini uyandırmaktadır.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Su mimarisinin önemli yapı gruplarından biri olan çeşmeler, günümüzde her ne kadar değeri bilinmese de hem tarihi hem de sanatsal nitelikleri içinde barındırmaktadır. İsmailcik Çeşmesi bu bağlamda değerlendirildiğinde bölge tarihi açısından önemli olduğu kadar, kaş kemerli taslık nişi ile mimari açıdan da dikkat çekmektedir. Maalesef ki çeşme kitabesinin yada namazgâh kitabesinin günümüze ulaşmaması sebebiyle çeşme hakkında çok fazla bilgiye ulaşılamadığından çeşmenin inşa tarihi, ustası ya da banisi hakkında kesin bilgilere ulaşılamadığı gibi bazı mimari özelliklerinden dolayı çeşmenin XVII. yüzyıl içerisinde inşa edilmiş olduğunu
Çeşmenin eski bir yerleşim yeri olan İsmailce köyü yolu üzerinde yer almasından dolayı vakıf malı olduğu yorumunu yapsak da bu bilgiyi kanıtlayacak herhangi bir belgeye ulaşılamadığından, önümüzdeki yıllar içerisinde yeni doğacak bilgiler ile bu yorumun değişebileceği veya kanıtlanacağını temenni etmekteyiz. İsmailcik Çeşmesi’nde bulunan devşirme yapı elemanlarından dolayı Dalbahçe-Turgutlu yolu üzerindeki diğer Osmanlı dönemi çeşmesi ile benzerlikler gösterdiği ve bu yapı elemanlarının bölgenin eski bir yerleşimi olan Troketta antik kenti ile bir bağlantısı bulunabileceği düşünülmektedir.
Turgutlu şehri içerisinde yer alan İsmailcik Çeşmesi’nin incelenerek bilim dünyasına kazandırılması ve ilgililere ulaştırılması ile hem Turgutlu tarihi hem de Turgutlu kültürel mirasın tanınmasına katkı sağlanacağı, bunun yanında bu alanlarda yapılacak olan çalışmalarda faydalı olunabileceği düşünülmektedir. İsmailcik Çeşmesi’nin uğradığı tahribat dolayısıyla neredeyse yok edilmiş olması, acil olarak çeşmenin korunması ve onarım görmesi gerektiğini göstermektedir. Bu gibi tarihi yapıların korunarak geleceğe taşınması, bölge tarihi açısından bir gereklilik olduğu kadar, ülke mirası içinde büyük öneme sahiptir. Çeşmenin yakın zaman içerisinde koruma altına alınması ve gerekli düzenlemeler yapılarak restorasyona başlanması, bizleri büyük ölçüde rahatlatacaktır.
Not: Fotoğraflar, 2014 yılında çekilmiştir.
KAYNAKÇA
EYİCE, Semavi; TDV İslam Ansiklopedisi; cilt XII; 1993
Denktaş; Mustafa; Anadolu Türk Mimarisinde Çeşmeler; Türkler Ansiklopedisi; 2002; Ankara; Yeni Türkiye Yayınları
Ödekan; Adnan; Çeşme: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi; İstanbul; 1997; Yem Yayınları
HARMANKAYA; Nuran Çiçek A; Edirne Selimiye Külliyesinde Bilinmeyen Bir Çeşme; Ar-Sanat;İstanbul; Temmuz 2019; I. Sayı XIX. Cilt 18
NALDAN; Funda; Kemaliye’deki Osmanlı Dönemi Çeşmeleri; Türkiyat Araştırılmaları Enstitüsü Dergisi; 2019; Erzurum
GÜRBIYIK; Cengiz; Turgutlu Namazgâhları; Uluslararası Turgutlu Sempozyumu Bildirileri; Turgutlu Belediyesi Kültür Yayını; cilt: I; 2016
YILDIRIM; Onur; Su Kültürümüz: Türk Kültüründe Su. Akış; İ. ve Aslan; İstanbul; 2007; Anka Matbaacılık
VERİM; Yasemin; Kütahya’da II. Abdülhamid Han Döneminde İnşa Edilmiş İki Çeşme: Çinili Çeşme ve Hürriyet Çeşmesi;Safran Kültür ve Turizm Dergisi; Sakarya; 2019; II. Sayı I. Cilt
YAVUZYILMAZ; Ahmet; Gebze Çeşmeleri; Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi; Cilt 6; Sayı 25; Kocaeli
[1] VERİM; Yasemin;Kütahya’da II. Abdülhamid Han Döneminde İnşa Edilmiş İki Çeşme: Çinili Çeşme ve Hürriyet Çeşmesi;Safran Kültür ve Turizm Dergisi; Sakarya; 2019; II. Sayı I. Cilt; s.76
[2] YILDIRIM; Onur;“Su Kültürümüz: Türk Kültüründe Su. Akış”; İ. ve Aslan; İstanbul; 2007; Anka Matbaacılık; s. 109-114
[3]Ödekan; Ayla;Çeşme: Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi; İstanbul; 1997; YEM Yayın; 396-397
[4] VERİM; Yasemin; Kütahya’da II. Abdülhamid Han Döneminde İnşa Edilmiş İki Çeşme: Çinili Çeşme ve Hürriyet Çeşmesi;Safran Kültür ve Turizm Dergisi; Sakarya; 2019; II. Sayı I. Cilt; s.76
[5] TURANİ; Adnan;Sanat Terimleri Sözlüğü (16. Baskı); İstanbul; 2015; Remzi Kitapevi; s. 106
[6]VERİM; Yasemin; Kütahya’da II. Abdülhamid Han Döneminde İnşa Edilmiş İki Çeşme: Çinili Çeşme ve Hürriyet Çeşmesi; Safran Kültür ve Turizm Dergisi; Sakarya; 2019, II. Sayı I. Cilt; s.76
[7] EYİCE, Semavi; TDV İslam Ansiklopedisi; cilt XII; 1993; s. 278
[8] HARMANKAYA; N. Çiçek Akçıl; Edirne Selimiye Külliyesinde Bilinmeyen Bir Çeşme; Ar-Sanat; İstanbul; Temmuz 2019; I. Sayı XIX. Cilt 18; s. 4
[9]https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=384316, PİLEHVARİAN;N.Kara; Osmanlı Çeşme Mimarisi, 20/01/2020 22:28
[10] EYİCE; Semavi; TDV İslam Ansiklopedisi; cilt XII; 1993; s. 281.
[11] DENKTAŞ; Mustafa, Anadolu Türk Mimarisinde Çeşmeler; Türkler Ansiklopedisi; 2002; Ankara; Yeni Türkiye Yayınları; VII: 872-877
[12]KARATAŞ; Ömer; 242 Numaralı Manisa Şer’iyye Sicili Defteri; Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi; Manisa; 2005; s. 49
[13]GÜRBIYIK; Cengiz; Turgutlu Namazgâhları; Uluslararası Turgutlu Sempozyumu Bildirileri; Turgutlu Belediyesi Kültür Yayını; cilt: I; 2016; Turgutlu; s.442
[14]NALDAN; Funda; Kemaliye’deki Osmanlı Dönemi Çeşmeleri; Türkiyat Araştırılmaları Enstitüsü Dergisi; 2019; Erzurum; s. 500-502
[15]YAVUZYILMAZ; Ahmet; Gebze Çeşmeleri; Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi; Cilt 6; Sayı 25; Kocaeli; s. 585