UNUTULAN BİR YEREL DEYİM: TRAMPETE GİTMEK
Mehmet GÖKYAYLA
Topluluklarda birliktelik ruhunun oluşmasındaki en önemli unsurlardan birisi olan dillerin, kültürlerin de ortaya çıkmasındaki en temel kavramlardan olduğu bilinmektedir. Milletler, kültür ve elbette dilin çevresinde bir bütün olarak tarih sahnesinde varlıklarını gösterirler.
Aynı dili konuşan insan topluluklarının arasında kimi zaman yaşama şekliyle ilgili, kimi zaman yaşanan coğrafya kaynaklı ya da benzeri farklılıklardan dolayı oluşan ve dili konuşanların tamamındansa daha küçük bir grubun kullandığı kelimeler, kavramlar ve deyimlerin var olması olağan karşılanmalıdır. Aynı şekilde farklı inanç grupları da zaman içerisinde kendilerine özgü ve kendileri dışında bilinmeyen, bazen de kasıtlı olarak bilinemeyen kelimeler, tabirler kullanabilirler.
Söz konusu durum Türkçe için de geçerlidir elbette. Örneğin bir dil için çok kısa sayılabilecek olan yüz yıl kadar önce yerleşik hayata geçen bir Yörük köyünde kullanılan bazı kavram ve kelimeler, köyün bağlı olduğu ilçe ya da il merkezinde yaşayanlar tarafından daha önce hiç duyulmamış olabilir.
Turgutlu’da da yalnızca burada yaşayanlar tarafından kullanılan ve maalesef zamanla unutulmaya başlayan kelimeler, deyimler mevcuttur. “Sen giderken ben geliyordum” anlamında kullanılan “senin çişin Gediz’e ulaşmadan benimki denize vardı” deyimi bunların en güzellerinden ve Gediz Nehri’nin anılmasından dolayı yöreye özgülüğü, coğrafî olarak da kendinden tescilli olanlardan birisidir.
Yazımızın asıl konusu olan “trampete gitmek” deyimi ise temelinde yatan olay ve kişiden dolayı tamamen Turgutlu ilçe merkezine özgü bir deyimdir. 1980’li yıllara kadar daha yaygın olarak kullanılan bu deyim, ilçenin aldığı yoğun göç sonucunda giderek daha kozmopolit bir hale gelmesinin de etkisiyle günümüzde ancak belirli bir yaşın üzerindeki bireylerin bildiği ve onların da giderek daha az kullandığı bir durumdadır. Ölmek anlamına gelen “trampete gitmek” deyiminin kökeninde, bugün ‘eski mezarlık’ ya da ‘mezarlığın eski kısmı’ olarak anılan araziyi mezarlık yapılması şartıyla Turgutlu Belediyesi’ne bağışlayan ve ‘trampet’ namıyla anılan Hasan Şahin yer almaktadır.
Aslen günümüzde Bulgaristan’da kalan Filibeli bir aileye mensup olan Hasan Şahin, Turgutlu’nun önemli üzüm tüccarlarından birisidir. Askerlik yaptığı dönemde bandoda trampet çaldığı için ‘trampet’ namıyla anılan Hasan Şahin, aynı zamanda o günlerin Turgutlusunun sayılı zenginlerinden birisidir.
2. Dünya Savaşı yılları, yalnızca savaşan ülkeler için değil; aynı zamanda Türkiye gibi savaşa dâhil olmayan ülkeler için de müthiş zorluklarla, yoksulluklarla geçmektedir. Bir taraftan her an ve her ihtimale karşı hazır bulundurulan ve mevcudu olağanüstü derecede arttırılmış olan ordu için devlet, harcamalarını çoğaltmakta, diğer taraftan çalışan kesimin küçümsenmeyecek bir kısmı askere alındığı için ülkenin üretim gücü düşmektedir. Bir de uluslararası piyasalarda savaşın neden olduğu kriz, ülkede üretilen birçok ürünün ihracatını sıkıntıya sokar hale gelince Türkiye için sıkıntılar daha da büyümeye başlamıştır. Bahse konu olan ürünlerden birisi de kuru üzüm olunca Turgutlu, krizden en çok etkilenen, ürettiğini satamadığı için hızla yoksullaşan yerleşim yerlerinden birisi olmuştur.
O yıllarda kuru üzüm, Turgutlu’nun en büyük gelir kapısıdır ve dünya piyasalarında üzüm alıcı bulamamakta; fiyatlar her geçen gün düşmektedir. Üretici, maliyetin bile çok altında fiyatlarla, yok pahasına üzümünü satmaya hazır durumdayken ihracat imkânı olmadığı için tüccarlar da ürünü satın almamaktadır. Neredeyse tamamı küçük ya da büyük bağ sahibi ve üzüm üreticisi olan Turgutlulular bir yıllık çaba ve umutlarını depolarda bekletmek mecburiyetinde kalmışlar ve var olan maddî kaynaklarını da giderek tüketmişlerdir.
Turgutlu ve çevresinde üzüm üreticileri giderek büyüyen bir şekilde bu krizi yaşarlarken Hasan Şahin, piyasadan üzüm satın almaya başlar. O kadar çok üzüm almaktadır ki mağazası tamamen kuru üzümle dolmuştur ve hâlâ almaya devam ettiği için ürünü muhafaza etmek amacıyla yeni bir depo dahi kiralar. Çevresindekiler kendisini parasını boşa harcadığı konusunda sürekli olarak uyarsalar da her seferinde, “Benim bu kadar param varken insanların meteliğe muhtaç olmaları hak değil. Elbet piyasalar açılacaktır.” cevabını vermektedir.
Trampet Hasan’ın mağaza ve depoları, ağzına kadar kuru üzüm çuvallarıyla dolmuşken nihayet 2. Dünya Savaşı’nın sona erdiği haberi gelir ve kısa sürede dünya piyasaları hareketlenmeye, üzümün fiyatı da birkaç hafta içerisinde kat be kat artmaya başlar. Zaten Kasaba’nın sayılı zenginlerinden birisi olan Hasan Şahin, bu ticaretten öyle çok para kazanır ki, neredeyse parasını koyacak, sığdıracak yer bulamaz. Ancak bir taraftan da böylesine zenginleşmesini sağlayan Turgutlululara ve Turgutlu’ya kazandığının en azından bir kısmını geri verebileceği bir hayır hizmeti yapmak istemektedir.[1]
1940’ların ilk yarısında yeni bir mezarlık alanı oluşturulması, Turgutlu’nun en önemli ihtiyaçlarının başında gelmektedir. Şehrin dört bir tarafına yayılmış olan yüzlerce yıllık mezarlıklar, Yunan işgali ve yangını döneminde, Yunan askerlerinin verdikleri zararlar sonucunda neredeyse tüm vasıflarını kaybetmişler ve cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren farklı işlevlerle kullanılmaya başlamışlardır. Öte yandan o günlerde bu amaçla kullanılan tek yer olan Kır Mezarlık, neredeyse tamamen dolmuş; defin yapmaya müsait neredeyse hiçbir alan kalmamıştır. Hal böyleyken günümüzde Yedi Eylül Stadyumu’nun bulunduğu alan mezarlık olarak kullanılmaya başlanmış ve “Asrî Mezarlık” adını almıştır. Definlerin yapıldığı ilk yıl, Irlamaz Çayı öyle bir taşkına sebep olur ki buradaki mezarlar bozulur; hatta bazı cenazeler maalesef sele kapılıp gider. Bu acı tecrübe, mezarlık alanı olarak seçilen arazinin söz konusu iş için hiç de uygun olmadığının kanıtı olmuştur. Dolayısıyla Turgutlu’nun mezarlık ihtiyacı, giderek artan bir şekilde varlığını hissettirmektedir ve mezarlık yapılabilecek belediyeye ait bir arazi de bulunmamaktadır.
Mezarlık ihtiyacı işte tam da böylesine içinden çıkılmaz bir hale gelmişken Trampet Hasan namıyla anılan Hasan Şahin’in teklifi, hem belediyeye hem de Turgutlu’ya ilaç gibi gelmiştir. Trampet Hasan ile belediye yönetimi arasındaki diyalogların nasıl gerçekleştiğini, işin nasıl olgunlaştığını maalesef bilemiyoruz ancak kesin olan şudur ki mezarlık meselesi, Hasan Şahin’in yaklaşık 60 dönüm arazisini mezarlık yapılması için Turgutlu Belediyesi’ne bağışlamasıyla çözüme kavuşmuştur. Hem de bu yer, Kır Mezarlık’ın hemen yanında, dolayısıyla mezarlık olmaya en uygun konumdadır.
Trampet Hasan, bu yeri bağışlamakla kalmaz; aynı zamanda mezarlıkta kullanılmak üzere, İsmailcik Çeşmesi’nin su kaynağının sahibi olduğu üçte birlik payını da buraya aktarır. İsmailcik Çeşmesi’nden hiç de küçümsenmeyecek bir mesafedeki bu araziye toprak künkler içerisinde suyun ulaşmasını sağlar. Söz konusu su, 1980’li yıllarda Mehmet Tüzel Gökyayla’nın belediye başkanlığı döneminde halen mezarlıktaki su ihtiyacının bir kısmını karşılamaya devam etmektedir.
Tüm bu bağışlarının, hayır hizmetlerinin karşılığında Hasan Şahin’in tek bir şartı vardır: Kendisinden ve kendi soyundan gelenlerden hiçbir şekilde mezar ücreti alınmayacaktır.
Trampet Hasan’ın bu şehirdeki iyilikleri, hayır işleri bununla da sınırlı değildir. 1940’lı yıllarda tıpkı kendi ailesi gibi doğup büyüdükleri yerlerden ayrılıp Türkiye’ye göç etmek mecburiyetinde kalan birçok Yugoslavya muhacirine ‘Kır Mahalle’ olarak adlandırılan bölgede ya ücretsiz olarak ya da taksitle ödenecek küçük ücretler karşılığında evlerini inşa edebilecekleri arsaları verir ya da satar. Hatta arsa sattığı bazı kişilerden ilk birkaç ödemeden sonra kalan taksitleri de almaz. Bunun yanında 1980’lere kadar kaymakam konutu olarak kullanılan İstiklal Mahallesi Ülkü Sokağı’ndaki geniş avlulu ev de Hasan Şahin’e aittir ve burası için de devletten yıllarca kira istememiştir.[2]
Zenginliğiyle, ticaretiyle ve gizli ya da açık hayırlarıyla Turgutlu’nun bir dönemine damga vuran isimlerden birisi olan Hasan Şahin’in lakabı, zaman içerisinde Turgutluların hafızasına ‘trampete gitmek’ deyimiyle kazınmıştır.
Turgutlulular, Hasan Şahin’in bağışladığı arazi, mezarlık olarak kullanılmaya başladıktan sonra, ölen birisinden bahsederlerken “öldü” ya da “vefat etti” demek yerine “Trampet Hasan’ın yerine gitti” diyerek ölüm olgusunun ağırlığını hafifletmeye çalışmışlardır. Ölen insanın bu dünyada gideceği son yer, gerçekten de bir zamanlar Trampet Hasan’ın arazisi olan mezarlıktır. “Trampet Hasan’ın yerine gitmek” deyimi zamanla “trampetin yerine gitmek” şeklini alır ve yaygınlaşır. Yanına zaman içerisinde kullanımı onun kadar yaygın olmasa da mezar ziyaretine gitmek anlamında kullanılan “trampete ziyarete gitmek” deyimi eklenir. Dil pratiği içerisinde kısa söyleyişlerin genellikle tercih edilmesi sonucunda “trampetin yerine gitmek” deyimi de kısalır ve “trampete gitmek” söz grubu ile iki kelimeden ibaret en öz halini alır.
“Trampete gitmek” deyimi, Turgutlu’da yetişen ve Türkoloji biliminin en önemli simalarından birisi olan Prof. Dr. Şükrü Elçin’in kısa bir değinisine de konu olarak 1967 yılında bilim dünyasına sunulur.[3]
Hasan Şahin de her canlı varlık gibi vakti saati gelince dünyasını değiştirir. Trampet Hasan, 1950 yılında vefat eder. Onun mezarı da hemşerileri, arkadaşları, dostları ve komşuları gibi “trampetin yeri”ndedir. Mezar taşında: “Bu toprakların mâliki ve mutasarrıfı iken kendisinin ve hemşehrilerinin ebedî istirahatgâhı olmak üzere kabristan haline getirerek Turgutlu Belediyesi’ne bağışlayan Filibeli Hasan Şahin / Ruhuna Fatiha / 1895-1950” ifadeleri yer almaktadır. Hasan Şahin’in vefatından sonra Turgutlu Belediyesi tarafından merhumun akrabalarından da bir anlamda kendisinin vasiyeti gereği olarak herhangi bir mezar yeri ücreti talep edilmez. Kendisi bu dünyadan göçmüş olsa bile ismi halen daha bazı Turgutluluların hafızasında yaşamaya devam etmektedir. Mekânı cennet olsun…
[1] Hasan Şahin’in 2. Dünya Savaşı’nın sonunda gerçekleştirdiği bu ticarî faaliyet ve sonrasında kazandığı paradan bir hayır hizmeti yapma isteği ile ilgili bu bölümdeki bilgiler, 1970’lerden 1984 kadar üzüm ticareti yapan Mehmet Tüzel Gökyayla’dan öğrenilmiştir ve daha sonra da Hasan Şahin’in kardeşinin torunu olan Ahmet Şahin’e teyit ettirilmiştir.
[2] Bu bilgiler, Hasan Şahin’in kardeşinin torunu olan Ahmet Şahin’den alınmıştır.
[3] Şükrü ELÇİN; “Turgutlu’da ‘Trampete Gitmek’ Deyimi”; Türk Folklor Araştırmaları; Sayı: 214; Mayıs 1967; İSTANBUL; s. 4113