-Mehmet Gökyayla
İbn Haldun’dan bu yana üzerinde durulan bir sorudur coğrafyanın kader olup olmadığı. Coğrafya insan topluluklarının bugünlerini ve yarınlarını belirlemede en önemli unsurlardan birisidir elbette. Burada coğrafyayı dağları, ovaları, su kaynaklarını, madenleri, iklim özelliklerini ve ticaret yollarını içeren çok geniş kapsamlı ve büyük alanları ele alan bir kavram olarak düşünmenin mümkün olduğu gibi, yalnızca yaşanan kent, o kentin dokusu, çarşısı, pazarı, mahalle ve sokakları gibi daha mikro ölçekte değerlendirmek de mümkündür. Özellikle modern ve sonrası zamanlarda bireyin kendiliğinin giderek öne geçtiği, kişisel huzur ve refahın daha fazla önemsendiği dikkate alınacak olursa yaşanan yerin nitelikleri de o ölçüde önem kazanacaktır. Ne de olsa birey ile yaşanan yer arasındaki ilişki karşılıklıdır. Kenti insanın şekillendirdiği gibi, insanı da bir ölçüde yaşadığı yer ve hem sosyal hem de fizikî çevre şekillendirmektedir. Tam da burada şehir plancılığı devreye girecektir.
Turgutlu’nun ilk defa bir iskân merkezi olduğu muhtemelen 15. yüzyıldan itibaren geçen süreçte yaşadığı planlamaların son dönemlerine dair detaylı bilgi sahibi olduğumuzu söyleyebiliriz. Şu an için Turgutlu’da varlığından haberdar olduğumuz ilk planlama faaliyeti, 1865-66 yıllarında gerçekleşmiştir. 1865’te yaşanan ve halk arasında ‘koca yangın’ diye adlandırılan felakette Kasaba, çok ciddi oranda zarar görmüş ve yerleşimin güneyindeki mahalleler büyük ölçüde yok olmuştur. 29 Muharrem 1283 (13 Haziran 1866) tarihli bir belgedeki ifadelere göre Turgutlu’da kısa süre önce yaşanan yangın sonrasında yapılan planlamanın sonucunda devlete kalan arsaların satışından elde edilecek gelirle hükümet konağı inşa edilecektir.[1] Koca yangının, şehrin Pazar Camii’nin güneyindeki kısmını etkilediğini[2] dikkate alırsak sözü edilen planlamanın da yalnızca bu bölgeye dair olduğunu düşünebiliriz.

Bu ilk planlamadan 56 yıl sonra, 1922 yılının eylül ayında Turgutlu, Küllük mevkii dışında tamamen yanar. Yunan birlikleri tarafından planlı olarak çıkarılan bu yangın sonrasında yepyeni bir planlama zorunluluk durumuna gelmiştir. 1923-24 yıllarında hazırlanan ve o günlerde ‘harita’ denilen bu plan, günümüz Turgutlu’sunun çekirdeğini oluşturacaktır. Dönemin isimlendirmesiyle ‘harita’, bir imar planı sayılamayacak kadar kaba hatlara sahiptir.[3] Ancak yine de Cumhuriyet döneminin Turgutlu’su batılı anlamda bir kent kimliğini, muntazam cadde ve sokakların, açık ve kesin sınırların bulunduğu, ışınsal üslupla hazırlanan bu plan sonrasında kazanacaktır ve söz konusu plan, 1949 yılına gelinene dek Turgutlu’daki imar faaliyetlerine yön vermede en önemli rehber olmaya devam edecektir.
Turgutlu’nun modern anlamdaki ilk imar planı ise 1949 yılında hazırlanmıştır. İller Bankası tarafından ihale edilen plan, alanının ö dönemdeki en önemli isimlerinden birisi olan Yüksek Mimar Asım Kömürcüoğlu tarafından hazırlanmış ve Turgutlu Belediyesi Meclisi’nin 8 Kasım 1949 tarihli olağanüstü toplantısında onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
1923-24 ve 1949 yıllarında hazırlanan planlar arasında teknik özellikler ve yaklaşım dışında çok önemli bir fark daha mevcuttur. İlk plan Turgutlu’nun o günlerde mevcut yerleşim yeri düşünülerek çizilmişken 1949 planı, şehrin bir miktar daha büyüyeceği öngörülerek hazırlanmıştır. Yeni planda ayrıca gayrisıhhî tesisler ve pazar yeri gibi mekânlar için detaylı konumlar önerilmiş; bunların parsel sınırları da açıkça belirtilmiştir. Hemen her planlamada olduğu gibi, bu planda da çeşitli nedenlerle gerçekleştirilemeyen yönler olmuştur. Planın uygulanamayan yönleri içinde bence en çarpıcı kısım, belediye binaları ile ilgilidir. Kömürcüoğlu’nun hazırladığı planda dönemin şartlarına göre oldukça heybetli bir belediye binasının inşa edilebileceği konum belirlenmiştir. Belediye binaları topluluğu da denebilecek bu yapılardan birisi belediye oteli, bir diğer belediye tiyatro ve sineması, sonuncusu ise belediye binasıdır. Planın belediye meclisi tarafından onaylanmasından kısa süre sonra Halkevlerinin gayrimenkullerinin kamuya aktarılması sürecinde Turgutlu Belediyesi’nin, Turgutlu Halkevi binasına taşınması ve bu binayı satın alması nedeniyle bahsettiğimiz planlama kadük kalmış ve uygulanmamıştır. Ancak hem dönemin Turgutlu Belediyesi yöneticileri hem de Asım Kömürcüoğlu’nun ileri görüşlülüğünü göstermesi bakımından planın bu ve benzeri yönleri çarpıcı örnekler sunmaktadır.
Peki, Turgutlu’nun ilk imar planını hazırlayan Asım Kömürcüoğlu kimdir? Asım Bey, 1879 yılında Üsküp vilayetinin Kratova kasabasında doğmuştur. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde mimarlık eğitimine başlamış ve okulu 1905’te birincilikle bitirmiştir. Meslek hayatına Evkaf-ı Hümayun yani padişahların ve ailelerinin kurduğu vakıfların mimarı olarak başlayan Kömürcüoğlu, pek çok tarihî eserin onarımı ve restorasyonunu gerçekleştirmiştir. Bursa’daki Yeşil Camii ve Yeşil Türbe’nin restorasyonu, onun çalışmasındaki ciddiyeti göstermesi bakımından önemlidir. Bu yapılarda o güne ulaşmayan çinileri yeniden üretmenin yollarını arayan Asım Bey, özel fırınlar yaptırarak Kütahya’da çiniciliğin yeniden ihyasını sağlamıştır.[4] Konuyla ilgili Osmanlı Arşivlerinde bulunan belgeler, bu konuda o dönemin Osmanlı Devleti’nin de zamanın şartlarına göre duyarlı olduğunu ve söz konusu çalışma için Kömürcüoğlu’nun özel olarak seçildiğini kanıtlamaktadır.[5]

Henüz koruma ya da restorasyon ilkelerinin günümüzdeki gibi kurallara, yönetmeliklere bağlanmadığı söz konusu dönemde yapılan bu disiplinli çalışma, muhtemelen Türkiye’deki modern anlamda gerçekleştirilen restorasyonların ilkleri arasında yer almaktadır. Asım Bey, Bursa’da yaptığı bu restorasyonlardaki başarısından dolayı dönemin padişahı tarafından bir nişan ve bir de mineli saat hediye edilerek taltif edilmiştir. Ayrıca eğitimine devam etmesi için Almanya’ya gönderilmesi de başarının ardından gelen bir ödül niteliğindedir.
Asım Bey, bugünkü tabirle lisan üstü eğitimine Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde devam ederken bir taraftan da çeşitli inşaat ve atölye çalışmalarında pratik kazanmıştır. Almanya’dan dönünce İstanbul Şehremaneti Ser Mimarlığı (bugünkü anlamda İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Dairesi Başkanlığı) ve İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde fennî mimarî hocalığına tayin olmuştur. Aynı günlerde Asım Bey, Şehremaneti Hey’et-i Fenniye Mimarî Şubesi Müdürü sıfatıyla, Türkiye’de tarihî yapıların korunması açısından çok önemli bir yeri olan Muhafaza-i Âsâr-ı Atika Encümeni üyeliğinde de bulunmuştur.[6] Bu kurum, günümüzdeki Kültür Varlıklarını Koruma Kurullarının ilk örneği olmasıyla öncül bir yere sahiptir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bir müddet daha Avrupa’da bulunmuş ve bu esnada Viyana Sefarethanesi’nin onarımını gerçekleştirmiştir.
Bilahare müteahhitliğe başlayan Asım Kömürcüoğlu, 1923 yılında Topkapı Sarayı’nın Hırka-i Saadet kısmı ve müştemilatının restorasyonunu da başarıyla tamamlamıştır. Bir süre müteahhitlik yaptıktan sonra yeniden mimarlığa dönmüştür. Kömürcüoğlu, iş hayatının bu döneminde projeleriyle birçok yarışmada derece almıştır. Bu dönemden hayatının sonuna kadar birçok il ve ilçenin imar planlarını çizmiştir. Aydın, Van, Antakya, Muş ve Nazilli’nin de aralarında bulunduğu bu otuz kadar şehrin birisi de Turgutlu’dur.[7]
Kömürcüoğlu, imar planını hazırlamasının yanında ‘Turgutlu’da Bir Ev’ başlıklı Turgutlu’daki bir sivil mimarî örneğine dair bir de makale yayınlamıştır. 1950 yılında Mimarlık dergisinde yayınlanan bu makale, olasılıkla Turgutlu’daki herhangi bir yapıyı doğrudan konu alan ilk yayındır. Yunan yangınında zarar görmeyen Küllük mevkiindeki bir evin konu edildiği makalenin son cümleleri, Asım Kömürcüoğlu’nun mimarî koruma ilkeleri açısından bakışını da özetler niteliktedir:
“Türk’ün yalnız camileri, medreseleri, hamamları gibi; sivil mimarîsinin de çok zengin olduğuna şüphemiz yoktur, şu kadar ki; camiler, medreseler ve hamamlar gibi umumi binalarımız meydandadır. Sivil mimarî eserlerimiz kıyıda bucakta avlular içinde kalmış, henüz devşirilmemiş bir halde dağınık bulunmaktadır.
İller Bankası’nın imar planları vesilesiyle birkaç seneden beri bunların bir kısmını toplamağa başlamış olması, millî mimarîmize verilmiş büyük bir önem ve gelecek için ehemmiyetli bir adımdır.”[8]
Kömürcüoğlu’nun tarih’i eserlerin korunması yönündeki tutumu, Turgutlu imar planındaki tavsiye niteliğinde olan bir notta da kendisini göstermektedir. Planın günümüzde restore edilmekte olan Gâvur Hamamı’nın bulunduğu paftasında hamam yapısının yanına “Bu hamamı tamir ederek kullanmak lazımdır” notu düşülmüştür ve yapının bulunduğu bölgeye kendi niteliği haricinde herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır.
Turgutlu’nun 1960’lardan itibaren tuğla fabrikalarının etkisiyle öngörülemeyecek oranda büyümesi, Asım Kömürcüoğlu’nun çizdiği imar planının ömrünün çok uzun olamamasına neden olmuştur. Nüfusun çok hızlı bir şekilde artması sonucunda imar planının dışında yapılaşma faaliyetleri, gecekondulaşma süreci, maalesef burada da yaşanmıştır. Bu doğrultuda 1985 yılında Turgutlu’nun imarı büyük oranda en baştan ele alınmış ve yeni bir imar planı hazırlanmıştır. Buna rağmen, 1970’lı ve 80’li yıllar ve sonrasında yapılaşan bölgelerin dışında Turgutlu’daki yapılaşmanın kökeninde 1923-24’te hazırlanan harita ve Asım Kömürcüoğlu’nun 1949 tarihli imar planı yer almaktadır.
Yorumlar
Kalan Karakter: