TARİHÎ MEZAR TAŞLARININ AKIBETİ
Mehmet Gökyayla
Osmanlı Devleti’nin son yıllarından itibaren şehirler önce yavaş yavaş, bir süre sonra da hızla değişmeye başladı. Gelenektense gün itibariyle modern olanın tarafında duran dönemin yöneticileri, Türk şehirlerini de Avrupa’da gördükleri şehirlere benzetmek istiyorlardı. Örnek, özellikle Paris gibi Avrupa şehirleriydi. Dolayısıyla şehirlerin merkezî alanlarında yer alan ve aslında günün toplumsal hayatında da tam merkezde bulunan mekânlar niteliğindeki mezarlıklar, gereksiz ve dokuyu kirletici öğeler olarak görülmeye başladı. Onların yerine planlı, projeli olarak üretilmiş, yaşanan zamana yakışır parklar tercih edilmeliydi. Örneğin İzmir şehir merkezindeki birçok tarihî mezarlık, bu bakış açısı doğrultusunda, 1914-1918 yılları arasında Vali Rahmi Bey’in talimatları doğrultusunda kaldırılmıştır.[1]
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarında yürütülen bu gibi uygulamalar, Cumhuriyet dönemine de tevarüs etmiştir. Bir de Batı Anadolu’da Yunan işgali yılları ve işgalin son günlerinde yaşanan yangınlarda şehirlerin her yerinde olduğu gibi mezarlıklarda da yaşanan tahribat, çok önemli birer tarihî kalıt olan bu mekânların birçok yerleşim yerinde sonunu getirmiş ve sayılarının çok azalmasına neden olmuştur. Yangınlar sonrasında yanan şehirlerin yeniden planlanması aşamasında son kalan örneklerin önemli bölümü de yok olmuştur. Turgutlu, bunun en çarpıcı örneklerinden birisi durumundadır.
İşgal günlerinde Yunan birlikleri tarafından şehirdeki tarihî mezarlıklara kasıtlı olarak ciddi ölçüde zarar verilmiş; mezar taşlarının bazıları kırılmış ve başlıkları ile top gibi oynanmıştır. Bu mezarlıklardan Cumhuriyet dönemine intikal edebilenler de 1930’lu yıllardan itibaren farklı kamusal işlevlerle kullanılmaya başlamıştır. Turgutlu’daki ona yakın eski mezarlık ve birçok cami haziresindeki mezar taşlarının ne yapıldığı, birçoğu sanat eseri niteliği taşıyan bu kitabelerin nereye gittiği ise meçhuldür.[2]
Bahsettiğimiz üzere mezarlıkların ve mezar taşlarının başka amaçlarla kullanılarak yok edilmesi bakımından Turgutlu sadece küçük bir örnektir. Benzer olaylar Manisa’da da yaşanmıştır; Afyonkarahisar’da da yaşanmıştır[3]; Türkiye’nin başka şehirlerinde de yaşanmıştır.
Geçtiğimiz günlerde karşıma çıkan iki gazete haberi, mezar taşlarının başka bir amaçla kullanılmasına çok çarpıcı bir örnek teşkil ettiği özellikle dikkatimi çekti. Kemalpaşa’nın Yukarı Kızılca köyünde geçen olaylara dair olan bu haberler, Demokrat İzmir gazetesinde yayınlanmış. Haberlerin ilki 9 Mart 1950, bu habere cevap niteliğinde olan ikincisi ise 15 Mart 1950 tarihlerini taşıyor.[4]
‘Mezar Taşlarını C.H.P. Ocağının Temeline Kullanmışlar’ başlıklı haber şu şekildedir: “Yukarı Kızılca köy camiinin yanındaki mezarlık evvelce kaldırılmış, bu mezarlığa ait taşlar caminin yanına istif edilmişti. Mezkûr taşlar bir gecede ortadan kaybolmuş ve herkesin merak ve hayretini mucip olmuştu. / Çok geçmeden mezkûr taşların inşasına başlanan C.H.P. ocak binasının temeline sarf edildiği anlaşıldı. Köyün şahsiyeti maneviyesine ait olan bu taşların muhtar ve ihtiyar heyetinin malumatı ve kararı ile satılması veya alınması icap ederdi. Habersizce yapılan bu hareket köylünün haklı olarak teessürünü mucip oldu. Muhtar bekçiye taşların yerine getirilmesini emretmiş ise de taşların üzerine bir metre duvar yükseltilmiştir. İdarî makamların bu hususta malumatı bulunmadığını tahmin ediyoruz. Nazarı dikkati celbederiz.”
Bundan altı gün sonra yayınlanan ‘C.H.P. Binasında Kullanılan Taşlar Dedesinin Mezar Taşları imiş’ başlıklı haberde ise şu ifadelere yer verilmiştir: “Kemalpaşa Yukarı Kızılca muhtarından aldığımız mektubu aynen neşrediyoruz: / Demokrat İzmir Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü’ne İzmir / Gazetenizin 9 Mart 1950 günlü nüshasının 3’üncü sahifesinin 5’inci sütununda ‘Mezar Taşlarını C.H.P Ocak Binasının Temeline Kullanmışlar’ başlıklı yazıda camiin yanında istif edilmiş mezar taşlarının bir gecede ortadan kaybolduğu ve çok geçmeden bunun C.H.P ocak binası temeline kullanıldığı ve saireden sonra bu taşların köy odasınca satılması icap ettiğinden bahis edilmektedir. / Konunun aslı şöyledir: Bu taşlar iddia edildiği gibi köy malı değil bilâkis camii inşa eden dedelerimizden Merhum Hacı Halil’in kabrinin köy dışına tarafımızdan nakledilmiş olması üzerine oracıkta biriktirdiğimiz taşlardır ki, bunları dilediğimiz gibi istimal hakkımıza kimsenin karışmağa hakkı yoktur….. / Kemalpaşa Yukarı Kızılca Muhtarı”
Haberlerin yayınlandığı Demokrat İzmir gazetesi, isminden de anlaşılabileceği üzere başlangıçta Demokrat Parti’den yana ve dolayısıyla CHP’ye muhalif bir noktada konumlanmıştır. 14 Mayıs 1950’de gerçekleşecek seçimlere kadar olan süreçte henüz iktidarda olan CHP’nin tüm yanlışlarını, hatalarını göstermeyi ve böylelikle Demokrat Parti’ye oy devşirmeyi amaçlayan bir tutum içerisindedir gazete.[5] Mezar taşlarıyla ilgili haber de bunlardan bir tanesidir. Habere muhatap olan kişinin gönderdiği cevap yazısına atılan başlık bile bunu kanıtlar durumdadır. Ancak burada üzerinde durmamız gereken bir başka ilginç ve üzücü nokta bulunmaktadır.
Gazetedeki iki metnin mezar taşlarından bahsetme şekli, her birisi birer tarihî eser niteliğinde olan bu kitabelere 1950 yılındaki iki ayrı bakışı göstermektedir. Demokrat İzmir gazetesinin yaklaşımına göre mezar taşları herhangi bir amaçla kullanılabilir; alınıp satılabilir. Örneğin kireç ocaklarında eritilip kireç yapılabilir ki ne yazık ki özellikle Batı Anadolu’daki birçok yerleşim yerindeki tarihî mezar taşlarının akıbeti kirece döndürülmek olmuştur.[6] Diğer bakış da gazeteye gönderilen mektuptan yansımaktadır: “Bu taşlar benim, istediğimi yaparım!”
Daha önce birçok yazımda, kitabımda ve konuşmalarımda belirttim: Cumhuriyet’in ilk yıllarında, hatta neredeyse 1960’lara gelinene dek bugün ata yadigârı kabul ettiğimiz birçok tarihî eser karşısında maalesef ciddi bir bilinçsizlik söz konusudur. Elbette istisnaları olmakla birlikte bu durum, hem CHP’li hem de Demokrat Parti’li yönetimler için de geçerli olmuştur. Tarihî eser ve yapılarla ilgili günümüzdekine yakın bir duyarlılık oluşana dek hem tek parti hem de DP dönemlerinde Türkiye’nin pek çok yerinde yüzlerce, belki binlerce nitelikli tarihî yapı ve mezar taşları örneğindeki gibi sayısını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz taşınır kültür varlığı da ne yazık ki yok edilmiştir.
[1] Necmi Ülker, “Mezar Kitabelerinin İzmir Tarihi İçin Önemi ve Şehit Fethi Bey”, Son Yıllarda İzmir ve Batı Anadolu Uluslararası Sempozyumu Tebliğleri, İzmir 1994, s. 93-102.
[2] Detaylı bilgi için bakınız: Mehmet Gökyayla, Turgutlu’nun Kaybolan Mezarlıkları, Turgutlu 2021.
[3] Afyonkarahisar özelinde detaylı bilgi için bakınız: Mustafa Güler, “Afyon Karahisar’da Eski Mezarlıklar ve Geriye Kalanlar”, Sosyal Bilimler Dergisi, C: 1, S: 2, 1999, s. 71-87.
[4] “Mezar Taşlarını C.H.P. Ocağının Temeline Kullanmışlar”, Demokrat İzmir gazetesi, 9 Mart 1950, s. 3; “C.H.P Binasında Kullanılan Taşlar Dedesinin Mezar Taşları imiş”, Demokrat İzmir gazetesi, 15 Mart 1950, s. 3.
[5] Demokrat İzmir, İzmir ve Ege Bölgesi’nin basın hayatında hem zamanla değişen tavırları hem de izlediği yayın politikası ile istisnaî bir yere sahiptir. Bu gazeteyle ilgili olarak şu kaynaklardan detaylı bilgi alınabilir: Aytaç Demirci, Bir Mücadele Gazetası! Demokrat İzmir, YKY, İstanbul 2018; Fevzi Çakmak, “Demokrat İzmir Gazetesi”, Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/demokrat-izmir-gazetesi/ , Erişim: 06.10.2023.
[6] “Münakasa gazetesinin 6 Mayıs 1940 tarihli nüshasında yayınlanan ilanda, Turgutlu Belediyesi’nin 14 Mayıs 1940 tarihinde gerçekleştirilecek ihalede ’70 metre mikap kırık mermer taşı’nı pazarlıkla satacağı bilgisi yer almaktadır. Belediyenin mermerle ilgili bir iş yapmadığı düşünüldüğünde ilanda pazarlıkla satılacağı ifade edilen bu kırık mermer taşlarının mezarlıklardan sökülürken kırılan taşlar olduğu net olarak anlaşılmaktadır.” (Mehmet Gökyayla, a.g.e., s. 43-44.) Bu taşların kirece döndürülmek haricinde ekonomik bir anlamının olmadığı da aşikârdır.