Tarihî ibadethanelerimizden:
Hacı Üveys ya da Dereköy Camii
HER ibadethane özeldir elbette ancak bazılarının inananlara sunduğu manevî iklimi, daha bir kendine hastır. Turgutlu’nun tarihî ibadethanelerinden birisi olan Dereköy Camii de işte bu kendine has iklime sahip olanlardandır.
1922 yılının eylül ayında yaşanan Yunan yangını, ilçedeki birçok ibadethane gibi Dereköy Camii’ni de yok etmiş; maddî yapının yanında mekânın tarihini de büyük ölçüde bilinmez duruma getirmiştir. Yangında yok olan ve büyük olasılıkla camide muhafaza edilen ve caminin tarihine ışık tutabilecek belgeler şu anda elimizde olsaydı çok daha net ifadeler kullanabilirdik bu ibadethane hakkında. Yine de bu yazıda ulaşılabilen bilgi kırıntılarını bir araya getirip çeşitli yorumlar yaparak Dereköy Camii’nin tarihini gündeme getirmeye çalışacağız.
Dereköy Camii’nin orijinal adının Hacı Üveys veya Elhâc Veys Camii olduğu anlaşılmaktadır zira Osmanlı Devleti’nde vakıflara dair görevli atamalarının kaydedildiği ‘hurufat defterleri’nde bu ibadethaneden “Turgutlu’da Yenice mahallesinde Dereköy Camii demekle maruf Hacı Veys Camii” şeklinde bahsedildiği görülmektedir. Bu ibadethaneyle ilgili olarak şu ana dek ulaşılabilen en eski kayıt yine hurufat defterlerindedir ve 1693 yılına ait bu kayıt deftere yansıyan bir görevli atamasıdır.[1] Dolayısıyla bu cami, kuvvetle muhtemeldir ki 1693’ten daha önceki bir tarihte Hacı Üveys ya da Veys/Veysel isimli bir hayırsever tarafından inşa ettirilmiştir.
Anılan tarihin öncesini düşünecek olursak Turgutlu’da cami niteliğini taşıyan Hacı Zeynel, Cami-i Cedit (Yeni Camii), Tatar (Zât Ağa), Paşa (Beşir Ağa) ve Pazar Camileri mevcuttur. Bunların yanında da mescitler, halkın ibadethane ihtiyacını karşılamaktadır. Tüm bunları dikkate alacak olursak Dereköy veya Hacı Üveys Camii’nin bu yerleşim yerindeki en eski ibadethanelerden birisi olduğunu rahatlıkla öne sürebiliriz. Bu ibadethanelerden Cami-i Cedit ve Paşa Camii, 1922’deki yangında yok olmuştur ve Dereköy’ün de içlerinde bulunduğu diğer dördü, orijinal yapılarıyla değilse bile günümüzde varlıklarını sürdürmektedir.
Turgutlu’nun imar tarihini dikkate alırsak Hacı Üveys Camii’nin ya yerleşimin genişlemekte olan kısmına inşa edildiğini ya da bulunduğu bölgeyi kısa sürede ikamet ve ticaret mahalline dönüştürdüğünü öne sürebiliriz. Daha rahat anlaşılabilmesi için bu konuyu detaylandırmak yararlı olacaktır. Turgutlu köyünün, bugün demiryolunun yer aldığı bölge ve çevresinde, belki de biraz kuzeyinde kurulduğu anlaşılmaktadır. Sonrasında bu yerleşim yeri, tarihin her döneminde güney eksenli olarak büyümüştür. Bu durum, camilerin inşa tarihleri ile de açıkça görülmektedir. Hacı Zeynel Camii veya o tarihte Hacı Zeynel Camii’nin yerinde bulunan ibadethanenin ardından biraz daha güneydeki Cami-i Cedit ve Tatar Camileri inşa edilmiş; bunlardan sonra da şu anki Sevinç Parkı’nın yerinde var olan Paşa Camii ile Pazar Camii gelmiştir. Pazar Camii, bânisi olan Piyaleoğlu Mustafa Ağa’nın vakfiyesinde görüleceği üzere çevresinde inşa edilen dükkânlar ve pazaryerinin getirdiği hareketlilikle bulunduğu bölgeyi çok kısa sürede şenlendirmiştir.[2] Anladığımız kadarıyla pazaryeri ve belki de Piyaleoğlu Mustafa Ağa tarafından yaptırılan, Pazar Camii Vakfı’na dâhil olan dükkânlarla oluşmaya başlayan çarşı, çevrede evlerin de çoğalmaya başlaması sonucunu doğurmuştur. Turgutlu böylelikle bir taraftan Hacı Üveys yani Dereköy Camii’ne doğru batıya, diğer taraftan da Hacı Muharrem Camii’ne doğru güneye genişlemesini sürdürmüş olmalıdır. Dolayısıyla döneminde ‘Yenice’ diye adlandırılan mahalledeki ibadethane ihtiyacı, Hacı Üveys Ağa’nın yaptırdığı cami ile karşılanmış; diğer bir ihtimalle de Hacı Üveys Ağa’nın inşa ettirdiği ibadethane, bölgenin cazibesini arttırarak Yenice Mahallesi’nin hızla kalabalıklaşmasını sağlamıştır.
1690’lı yıllardan itibaren cami görevlilerinin çeşitliliğinden ve fazlalığından dolayı Hacı Üveys veya Dereköy Camii’nin Turgutlu’daki büyük ve öne çıkan ibadethanelerden birisi olduğu anlaşılmaktadır. Burada bir camiin klasik görevlileri diyebileceğimiz imam ve müezzinin yanında vaiz ve nasih, hatip, imam-ı sâni, şeyh, talabe-i ulûma dersiâm, talim-i Kuran için muallim ve nazır gibi kadrolar da mevcuttur. Ayrıca camiin medresesi de bulunmakta ve burada da talim-i tecvid için şeyh, mütevelli, şeyhülkurra, kayyım ve kayyım-ı sâni gibi görevliler çalışmaktaydı.[3] Böylesine çok sayıda görevlinin mevcudiyeti, ancak bu ibadethanenin bağlı bulunduğu vakfın gelirlerinin yüksek olmasıyla gerçekleşebilirdi. Hatırlanacağı üzere Osmanlı Devleti döneminde ibadethane ve medreselerin de içinde bulunduğu pek çok kurum ve hizmet, vakıflar eliyle yürütülmekteydi. İbadethanelerdeki tüm görevlilerin maaşları, gerektiğinde bu yapıların tadilat masrafları, aydınlatma için kullanılan kandil ya da yağ veya temizlik için gereken harcamalar tamamen vakıflar eliyle karşılanırdı. Dereköy Camii’nde bu kadar çok görevlinin maaşları ve medresenin de masrafları olduğuna göre bu ibadethanenin bağlı olduğu vakfın da gelirleri, buna oranlı bir şekilde yüksek olmalıdır.
Dereköy Camii’nin gelirleri, yalnızca kendi vakfıyla da sınırlı değildi. 19. yüzyıl Turgutlu’sunun en önemli hayır sahiplerinden birisi durumundaki Hacı Yunus Efendi de kurduğu vakfın gelirlerinden bir kısmını bu ibadethaneye aktarmıştı.[4] Dereköy Camii’nin vakıf gelirlerinin yüksek olduğu, Devlet Arşivleri’nde karşımıza çıkan 1259 (1843-44) yılına ait bir muhasebe defterinde de görülmektedir. Buna göre camideki sebilin de dâhil bulunduğu vakfın iki yıllık geliri 7.850 kuruş; sebille ilgili masraflar, camiin aydınlatılması için gereken yağ ve kandil için yapılan harcamalar ile görevlilerin maaşları toplamı ise 4.240 kuruştur. Aynı defterde görülen Turgutlu’daki birçok vakıf, gelirinden çok gidere sahip veyahut gelir ve giderleri birbirini karşılayabilir iken Dereköy Camii’nin vakfı, harcamalarının çok üzerinde bir gelire sahiptir.
19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde eğitim kurumlarının kabaca iki çeşit olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan ilki batılı tarzda ya da batılı tarza yakın eğitim veren modern okullar, diğeri ise dinî eğitimin ağırlıkta olduğu medreselerdir. Medreselerin çoğunluğu, ibadethanelerin bünyesinde öğrenci yetiştirmektedir. Anılan dönemde Turgutlu’da da modern eğitim kurumlarının yanında 10 adet medrese mevcuttur[5] ve bunlardan birisi de Dereköy Medresesi’dir. Medrese, Hacı Hüseyin Efendi tarafından tesis edilmiştir. Bu şahsın, temettuat yani vergi kayıtlarında “Müderrisinden Buçuk-zâde Hacı Hüseyin Efendi bin Mehmed” şeklinde kaydedilen kişi olduğu değerlendirilmektedir.[6] Buçukzâde Hacı Hüseyin Efendi, Turan Mahallesi Kılınç Sokak’taki[7] türbede medfun olan Buçukzâde Mehmet Ali Efendi ve Ahmet Rüşdi Efendi’nin[8] baba ya da dede gibi bir aile büyüğü olmalıdır. Buçukzâdeler, 19. yüzyıl ve sonrasında Turgutlu’daki Rufaî Dergâhı’nın şeyhlerinin mensup olduğu ailedir ve ailenin, evlerine çok yakın olan Dereköy Camii ile de yakın irtibatı bilinmektedir.[9] Ayrıca bu ailenin torunlarından Kâzım Bütüner de kendisiyle görüşmemizde Dereköy Camii’nin büyük dedeleri tarafından inşa ettirildiğini ifade etmiştir.[10] Hatta camiin minare inşaatına başlanacağı esnada inşaat ustalarının, minarenin yapıya göre batıda yani kıbleye doğru bakınca sağda olması gerektiğini söylediklerini, büyük dedesinin ise “Erenlerin sağı solu olmaz. Benim dediğim yere inşa edelim” diyerek minareyi yapının doğusuna yani soluna inşa ettirdiğini bizlere nakletmiştir.[11]
Tüm bunları bir araya getirdiğimizde şöyle bir yoruma ulaşmamız mümkündür: Kuvvetli ihtimalle 1600’lerin ikinci yarısında inşa edilen Hacı Üveys-Dereköy Camii, 1800’lere gelindiğinde büyük ölçüde yıpranmıştır. Yapı, bu dönemde Buçukzâde Hacı Hüseyin Efendi tarafından ya çok büyük ölçekli bir şekilde tadil edilmiş ya da müceddeden yani yeni yeniden inşa edilmiştir. Bu tadilat veyahut yenileme çalışmaları esnasında Hacı Hüseyin Efendi, camiye bir de medrese eklemiş veya mevcuttaki medreseyi de yeniden inşa ettirmiş olmalıdır. İşte bu medresede 1898 yılında 55, 1899’da 57, 1900 ve 1901 yıllarında ise 45 talebe eğitim görmektedir.[12]
Buraya kadar aktardığımız Hacı Üveys-Dereköy Camii ve Dereköy Medresesi’nin sıkıntısız bir şekilde işleyen sistemi, 4 Eylül 1922 günü akşam saatlerinde Yunan birlikleri tarafından başlatılan Turgutlu yangını ile sona ermiştir. Yangın sonrasına ait görüntülerden anladığımız kadarıyla ilçedeki diğer binlerce yapı gibi Dereköy Camii ve çevresindeki yapılar da kullanılamaz hale gelmiş; yalnızca caminin minaresi ayakta kalmıştır.
Dereköy Camii'nin yangından kısa süre sonraki görünümü
Turgutlu, hatırlanacağı üzere 7 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtulmuştur. Kurtuluşun ardından bir kül yığını halindeki şehri yeniden inşa etmek gerekecektir. Kısa süre içerisinde o günlerde ‘harita’ denilen yeni bir şehir planı hazırlanmış ve bu plan doğrultusunda inşaatlara başlanmıştır. Bu süreçte ibadethanelerin de yeniden inşası bir zorunluluktur zira Hacı Zeynel, Pazar ve Tatar Camileri dışındaki cami ve mescitlerin hemen tamamı yıkılmıştır. Pazar ve Tatar Camilerinin de ciddi tadilata ihtiyacı vardır. Yeni plan hazırlanırken en azından minaresi ayakta kalan camilerin yeniden inşa edileceği umularak arsaları boş bırakılmıştır. Bu yapılardan Yeni, Paşa ve Koltuk Camii gibi bazıları bir daha ayağa kaldırılamayacak ve ayakta kalmayı başaran minareleri de zamanla yıkılacaktır.
Dereköy Camii'nin temel atma töreni (28 Eylül 1930)
Taslı, İbrahimci, Limoncu gibi bazı camiler, kurtuluştan on, on beş yıl sonra yeniden inşa edilebilecektir. Yeniden inşa edilen ibadethanelerden birisi de Dereköy Camii olacaktır. Turgutlu Kent Müzesi arşivinde Dereköy Camii’nin temel atma törenine ait bir fotoğraf mevcuttur. Fotoğraf arkasındaki nota göre yapının temeli 28 Eylül 1930 tarihinde atılmıştır. Günümüzde cami girişinde bulunan tabelaya göre Dereköy Camii, 1933’te ibadete açılmıştır. Bir diğer ifadeyle bu ibadethane, Yunan birlikleri tarafından 1922 yılında yakılmasından ancak 11 yıl sonra yeniden ibadet edilir hale getirilebilmiştir.
O dönemden günümüze gelinene dek yapı birçok tadilat geçirmiş ve bazı açılardan özgünlüğünden uzaklaşmıştır. Örneğin erken dönem fotoğraflarında sıvasız bir taş yapı olarak görülen ibadethane sonraki yıllarda sıvanarak bugünkü haline getirilmiştir. Dikdörtgen planlı bir yapı olan Dereköy Camii’nin batı kısmına tespit edemediğimiz bir dönemde bir bölüm daha ilave edilmiştir. Orijinalinde çevresinin açık olduğu anlaşılan son cemaat mahalli de yapılan tadilatlarla kapatılarak ana yapıya dâhil edilmiştir.
Caminin 2000 yılındaki hali
2000’lere gelinene kadar cami önemli ölçüde yıpranmış, özellikle çatısıyla ilgili ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır. O dönemde geniş çaplı bir tadilat gerçekleştirilmiş; çatı ve taban tamamen yenilenmiştir. Bu çalışmada kadınlar mahfili de yenilenerek günümüzdeki haline getirilmiştir. Yapının mahfile girişi sağlayan ana kapısı ve mihrabı, özgün halleriyle korunmuştur ve bu iki unsur, gerçekten birer sanat eseri niteliğindedir. Kapının kündekârî işlemeleri ve mihrabın tezyinatı, belirli bir üslubu ve dönemi yansıtarak günümüze ulaştıran öğeler olmuştur. Dereköy Camii, mükebbireli bir camidir. Mükebbire, cami içerisinde hoparlör sisteminin bulunmadığı dönemlerde imamın namaz kıldırdığı esnadaki tekbirlerini müezzinin tekrar ederek son cemaat mahalline duyurduğu balkonumsu yapıdır. Bu bölüm genellikle belirli bir büyüklükteki camilere mahsustur.
Dereköy Camii’nden bahsederken Dereköy Kuran Kursu’nu da konuya dâhil etmek uygun olacaktır. Burası 1960 yılında Turgutlu’nun ilk Kuran Kursu olarak açılmıştır. Camiye ait arsanın kuzeybatısına inşa edilen yapıda açılışından bugünlere dek yüzlerce hafız yetişmiştir. Dereköy Kuran Kursu açılana kadar ilçedeki bazı camilerde, her birisinde az sayıda öğrenci yetiştirilen küçük çaplı kurslar vardır ancak bu yapı çok dağınık bir hüviyettedir. Hayırseverlerin katkılarıyla inşa edilen ve bir dernek eliyle maddî katkı sağlanan Dereköy Kuran Kursu açıldıktan sonra farklı camilerde dağınık bir şekilde devam eden ilçedeki Kuran eğitimi faaliyetleri tek yerde toplanmıştır. Burada uzun süre eğitim veren Zekeriya Kul Hoca, çok sayıda öğrencinin yetişmesine vesile olmuş ve kurumun unutulmazları arasında yerini almıştır. Günümüzde Turgutlu’daki pek çok camide Dereköy Kuran Kursu’nda yetişmiş olan din görevlileri hizmet vermektedir.
Dereköy Kuran Kursu, 50 yatılı öğrenci kapasitesindedir. Kurstaki dört derslikte gündüzlülerle birlikte yaklaşık yüz öğrenci mevcuttur. Günümüzde mevcut bina, artan talebe yeterli gelmemektedir. Bundan dolayı geçtiğimiz yıllarda Selvilitepe Mahallesi’nde yeni bir kurs binası inşaatına başlanmıştır. Tamamlanma aşamasındaki bu yapı, Dereköy Kuran Kursu’nun önümüzdeki yıllarda eğitime başlaması planlanan yeni binası olacaktır.
Pek çok tarihî ibadethane gibi geçmişte Dereköy Camii’nin de haziresi yani mezarlığı mevcuttur ancak hazire ne yazık ki günümüze ulaşmamıştır. Turgutlu’nun yaşlılarından duyduğumuza göre caminin batısında bulunan ve şu anda Kuran kursunun avlusu durumunda kalan alan, hazirenin yer aldığı bölümdür ve 1960’ların ilk yıllarına kadar orijinal niteliğini muhafaza etmiştir. Anladığımız kadarıyla o günlerde mezar taşları toplanmış ve alan düzleştirilerek mezarlık niteliği ortadan kaldırılmıştır. Hazirenin kaldırılma nedeni ya da gerekçesi ve her biri birer tarihî eser olan buradaki mezar taşlarının akıbeti ise meçhulümüzdür.
Dereköy Camii ve Dereköy Kuran Kursu, günümüzde ayrı parseller olarak varlığını sürdürmektedir. Dereköy Camii’nin arsası 2.114 metrekare, Dereköy Kuran Kursu’nun arsası ise 1.266 metrekaredir. Her iki parsel, uygulamada tek bir arsa gibi görünmektedir ve şehrin en merkezî noktasındaki böyle büyük bir alan, orijinal işlevinin yanında çevresine de bir nefes alma imkânı sunmaktadır.
Özetlemek gerekirse orijinali muhtemelen Hacı Üveys/Veys Ağa tarafından 1600’lü yıllarda inşa edilen, sonrasında 1800’lü yıllarda esaslı bir yenilemeye tabi tutulan Dereköy Camii, 1922 yılının eylül ayında Yunan birlikleri tarafından çıkarılan yangında küle dönmüştür. Yangından sonra ise ibadethanenin inşasına 1930 yılında başlanabilmiş ve cami, 1933’te yeniden ibadete açılmıştır. Dereköy Camii, günümüzde hem mahalle hem de çarşı camii niteliği taşımakta; ilçenin tarihine de manevî ışığını sunmaya devam etmektedir.
[1] Ertan Gökmen, “Hurufat Kayıtlarına Göre Turgutlu Kasabasındaki Dini-Sosyal Yapılar ile Görevlileri (1690-1835)”, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 3, Eylül 2016, s. 371-372.
[2] Piyaleoğlu Mustafa Ağa’nın vakfiyesi için bakınız: Ertan Gökmen, “Turgutlu Kazası Vakfiyeleri”, Uluslararası Turgutlu Sempozyumu Bildirileri, Cilt: 2, Turgutlu 2018, s. 772-773.
Ayrıca Pazar Camii’nin tarihi için bakınız: https://www.youtube.com/watch?v=Wi7lXKZ-fGA&list=PLdXYvYrZJOA755n09dbkRlEkWT-1xqC-H&index=14
[3] Ertan Gökmen, “Hurufat Kayıtlarına Göre Turgutlu Kasabasındaki Dini-Sosyal Yapılar ile Görevlileri (1690-1835)”, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 3, Eylül 2016, s. 372.
[4] Mehmet Tüzel Gökyayla, Turgutlu’da İmparatorluk Dönemine Ait Bazı Vakıflar ve Hayrat (Fotokopi olarak çoğaltılmış kitap), Turgutlu 2016, s. 23.
[5] İlker Mümin Çağlar, Tanzimat’tan II. Meşrutiyet’e Turgutlu (1839-1908), Yayınlanmamış doktora tezi, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Manisa 2014, s. 207, 263.
[6] İlker Mümin Çağlar, a.g.t., s. 204.
[7] Anılan sokak, Sadıklar Tekstil’in yanındaki dar sokaktır.
[8] Hüseyin Akgül, Turgutlu Evliyâ ve Menkıbeleri, Manisa 1995, s. 31-34.
[9] Hüseyin Akgül, a.g.e., s. 31 vd.
[10] Kâzım Bütüner ile 17 Eylül 2019 tarihinde gerçekleştirilen görüşme.
[11] Kâzım Bütüner ile 17 Eylül 2019 tarihinde gerçekleştirilen görüşme.
[12] İlker Mümin Çağlar, a.g.t., s. 204.