MİLLÎ MÜCADELE GÜNLERİNDE TURGUTLU’DA BİR GAZETECİ: KASABALI NEVZAT EKREM
Mehmet Gökyayla
Turgutlu, hemen her alanda çok kıymetli isimlerin yetiştiği, ancak ilginç bir şekilde bu isimlerin genellikle pek de tanınmadığı, çabuk unutulduğu bir yerleşim yeridir. Bu kişilerin bazıları Turgutlu’da doğup büyümüş; bestekâr Yusuf Nalkesen ve Türkoloji’nin büyük isimlerinden Prof. Dr. Şükrü Elçin gibi bazıları ise çok küçük yaşta geldikleri bu şehirde yetişmeye başlamışlar ve kendilerini buralı addetmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin son yılları ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında gazetecilik ve serbest muhabirlik yapan Nevzat Ekrem de unutmamamız gereken Turgutlululardandır. O, memleketini öylesine benimsemiştir ki Yazman soyadını alana kadar haberlerinde kimi zaman “Kasabalı Nevzat Ekrem” imzasını kullanmıştır. Nevzat Ekrem, şu ana kadar tespit edebildiğimiz ilk Turgutlulu gazete yazarlarından birisidir.
Nevzat Ekrem Yazman hakkında en detaylı bilgi, kendisi de çok önemli bir yazar olan oğlu Aslan Tufan Yazman’ın Atatürk’le Beraber adlı kitabında karşımıza çıkmaktadır. Nevzat Ekrem ve ailesi, 29 Mayıs 1919’da Yunan birlikleri tarafından işgal edilen Turgutlu’da ikamet etmektedirler ve yaklaşık üç buçuk yıl süren işgalin tüm sıkıntılarını ailecek göğüslemişlerdir. Bazı bölümleri hatırat özelliği taşıyan Atatürk’le Beraber’de Nevzat Ekrem’in oğlu o günlere ve babasına dair önemli bilgiler aktarmaktadır. Bunların ilki, doğrudan doğruya Mustafa Kemal Paşa’ya dairdir:
“Arada bir ‘Kemal Paşa’ adının geçtiğini işitiyorduk. Bu paşa kimdi? Adı, neden dolayı kulaktan kulağa fısıldanıyordu? Bunu bilemiyor, bu gizliliği anlamağa çalışıyorduk. Sormaya kalktığımız zaman cevap vermiyorlar, sadece dışarıda bundan bahsetmememizi sıkı sıkı tenbih ediyorlardı. Üç ilâ altı yaş arasında üç kardeştik. Ancak nalınla gezebiliyorduk. Haftalar ve aylar birbirini kovalıyor, sıkıntı devam ediyordu. Bir gün bahçede nalınla koşarken sivri bir taş en küçüğümüzün ayağını kanatmıştı. Babam eve gelince mesele ona da aksetti. En küçüğümüz sordu:
-Baba, bize ne zaman pabuç alacaksın?
Babam hemen cevap vermişti:
-Kemal Paşa gelsin, alacağım oğlum!”[1]
Nevzat Ekrem, yukarıda aktardığımızdan da anlaşılacağı üzere Yunan askerlerinin hiç de masum görmeyeceği fikirler beslemekte; Mustafa Kemal Paşa’nın memleketi işgalden kurtaracağı günlerin hayalini kurmaktadır. Bu fikirler sadece hayal olarak da kalmamakta; kimi gazetelere bu düşüncelerini içeren yazılar da yazmaktadır. Bundan dolayı işgal döneminde birçok sefer Yunan askerleri tarafından gözaltına alınmıştır. Gözaltıların ilki, oğlu Aslan Tufan Yazman’ın anlatımıyla şöyle gerçekleşmiştir: “Aradan bir yıl geçti, bir akşam babam eve gelmedi. Bir haberci işgal makamlarının onu hapsettiklerini söyledi. Millî kuvvetlere gizli haberler göndermekte olduğundan şüphe etmişlerdi.”[2] Bu gözaltına alınma ilktir ama son olmayacaktır. Nevzat Ekrem, kurtuluş günlerine kadar daha birçok sefer işgalciler tarafından gözaltına alınmıştır.
Nevzat Ekrem’in gözaltına alınma veya tutuklanmalarının sonuncusu, işgalden kurtuluş günlerinde yaşanacaktır. 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’daki Türk zaferinin ardından Yunan ordusu telaşla İzmir’e doğru çekilmekte ve çekildikleri şehirleri de yakarak yok etmektedirler. Yangının başlangıcından birkaç gün önce şehrin yakılacağı yönünde dedikodular duyulmuş ve Turgutlulular, yaşadıkları yeri can korkusuyla ve içleri acıyarak terk etmeye başlamışlardır. Halkın büyük bölümü ovaya ve çevredeki tepelere, dağlara kaçmıştır. Az sayıda Turgutlulu da şehirden trenle ayrılıp İzmir’e gitmiştir. Nevzat Ekrem ve ailesi, trenle İzmir’e gitmeye çalışanlar arasındadır. Eşi ve çocukları trenle binmeyi başaracak fakat Nevzat Ekrem, istasyonda Yunan jandarmaları tarafından tutuklanacaktır:
“…biz istasyona gelir gelmez, İstasyon Karakolunun kapısında bulunan iki Yunanlı jandarma babamı görünce:
-Nato (işte) Nevzat, diye bağırdılar.
Evet, (işte) aradıkları tehlikeli adamlardan birini daha bulmuşlardı. Kasaba’nın ileri gelen aydınları, eski subaylar, polisler, kaymakamlar onlar için daima tehlikeli kişilerdi. Babamı, daha evvel sekiz defa hapsetmişlerdi. Bu, dokuzuncu tevkif olacaktı. Fakat bu defaki başkalarına benzemeyebilirdi. Çünkü mağlup olarak kaçıyorlardı. Türk ordusu gelmeden bir milis hareketinden veya içerden bir sabotajdan korkuyor olmalılardı ki Kasaba’nın tanınmışlarını topluyorlardı. Belki de rehine olarak ellerinde bulundurmağı düşünüyorlardı. Tabii bu ihtimalleri ancak şimdi düşünebiliyorum. O günkü çocuk aklımla bunların hiçbiri hatırıma gelmezdi. Tıpkı ondan evvelkilerde olduğu gibi, babam yine kurtulup gelecektir, diye düşünüyorduk.”[3]
Nevzat Ekrem, Yunan jandarmaları tarafından gözaltına alınırken eşine, çocuklarla beraber ilk gelen trene binerek İzmir’e gitmelerini, bir tanıdıklarının adını vererek orada buluşacaklarını söyler. Gözaltından kurtulması bu sefer biraz daha zor olacaktır. Turgutlu’dan onun gibi tutuklananlar Yunan askerlerince İzmir’de bir hapishaneye götürülmüş ve birkaç defa ölümden dönmüşlerdir:
“İzmir’de Balçova kampına götürülen 18 Kasabalı, sonradan İzmir Komutanlığına getirilmişler. Bizimkiler, komutanlığa serbestçe girip çıkan Giritli Müslüman bir kahveci vasıtasiyle Fransız ve İtalyan Konsolosluklarına verilmek üzere iki mektup göndermişler ve demişler ki:
-Biz 18 sivil ve siyasî mahpus, sebepsiz ve delilsiz olarak filan yerde mevkuf bulunuyoruz. Muhafızlarımız gittikçe azalıyor, hepsi kaçıyor. Bizi burada haksız yere öldürecekler, kurtarmanızı rica ederiz!..”[4]
Bu müracaat sonrasında Fransız ve İtalyanların müdahalesiyle Nevzat Ekrem ve diğer Turgutlulu mahpuslar serbest bırakılırlar.[5] Artık Kurtuluş Savaşı’nın da sonuna gelinmiş; memleket düşmandan kurtarılmıştır.
Nevzat Ekrem Yazman ile ilgili önemli bilgiler içeren bir diğer kaynak da, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan vefat haberidir. Haberde belirtilenlere göre Yazman, “… Umumî Harb senelerinde İzmir’de polislik mesleğinde çalışmış; memleketin o karışık günlerinde bu sahada kayda değer birçok muvaffakiyetler kaydetmiştir. İşgal senelerinde millî kuvvetleri tesci edici birçok makalelerini Şark ve Ahenk gazetelerinde neşretmiş ve bu yüzden düşmanın müteaddid takibatına uğramıştır. İstirdaddan sonra tekrar gazeteciliğe başlayan merhum, on beş sene mütemadiyen bu sahada hizmet etmiştir. Kendisi bütün Ege havzasında çok sevilmiş ve Turgudlunun yetiştirdiği değerli bir sima olmuştur.”[6]
Nevzat Ekrem’in imzasını gördüğümüz haber veya haber makaleleri, gazeteciliğin çoğunlukla mecbur kıldığı kısalığı ve kuruluğu taşımamaktadır. Söz konusu metinler, ele alınan konuyla ilgili oldukça detaylı ve anlatılanı mümkün olan her yönüyle kuşatıcıdır. Habsettiğimiz detaylı haberlerden bir tanesi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ziyareti öncesinde Turgutlu’daki hazırlıklara dairdir. ‘Kasabalılar Gazi’yi İstikbale Hazırlandılar’ başlığını taşıyan habere göre, “Saat beş oldu. Bütün çarşı kapandı. Belediye meydanlığı tamamen ihata edilmiş, büyük Gazilerine ait söylenecek sözleri dinlemek için toplanmışlardı. // Türk Ocağı namına Hasan Şevki Bey[7] hararetli bir nutuk okudu. Büyük Gazi’nin işaret ettiği yoldan gitmek Türk milleti için bir borç olduğunu söyledi. Ve mevkiini eski gazeteci arkadaşlarından Memduh Bey’e terk etti. Memduh Bey irticalen ve heyecanlı bir sesle taşan ruhunu tatmin için yüksek fakat ihtizazlı sadasıyla Türk’ün medeniyet yolunda hiçbir milletten geri kalmayacağını beliğ bir surette anlattı ve sözü İdman Yurdu Reisi genç hemşehrimiz Cevdet Bey’e[8] verdi. Cevdet Bey pek sevdiği teceddüdü birkaç cümle ile tasvirden (sonra) Hasan Şevki ve Memduh Beyleri tasdik etti.”[9] Haber, Gazi Paşa’nın şapka takmaya başladığını belirten ve Diyanet İşler Başkanlığı’nın da bu konuda şapka takmanın bir sakıncası olmadığı yönünde hüküm verdiğini, bundan dolayı Gazi’nin karşısına fesli başlarla çıkılmaması gerektiğini söyleyen Kasaba Müftüsü Hasan Basri Efendi’nin konuşması hakkında detaylarla devam etmektedir. Nevzat Ekrem’in yazdığına göre bu toplantıdan sonra Kasaba’daki terziler, sabaha kadar çalışarak herkese birer şapka yetiştirmeyi başarmışlardır.
Onun kaleminden aktardığımız bu haberin Turgutlu’ya dair olmasından dolayı Nevzat Ekrem’in yalnızca Turgutlu muhabirliği yaptığı gibi yanlış bir fikre kapılınmasını istemeyiz. Nevzat Ekrem, dönem dönem farklı gazetelerde ‘seyyar muhabir’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayatının son dönemlerinde ise Cumhuriyet gazetesinin Ege Bölgesi temsilcisi olmuştur. Onun çalışma alanı, Ege Bölgesi’nin bütünüdür. 1935 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan, oldukça ayrıntılı bilgi ve yorumlara yer verilen iki yazı dizisi, bunun en güzel örneklerinden birisi olarak önümüzde durmaktadır. ‘Yukarı Ege Notları’ ve ‘Aşağı Ege Notları’ başlıklarını taşıyan bu yazı dizileri, 1935 yılının kasım ve aralık aylarında yayınlanmıştır.
Her iki yazı dizisinde ülkenin ekonomik kalkınması amacıyla yapılması gerekenler ve mevcut durumun nasıl daha olumlu bir hale getirilebileceği, Nevzat Ekrem’in bakışıyla aktarılmıştır. Yukarı Ege Notları başlığıyla yayınlanan yazılar, tespit edebildiğimiz kadarıyla yedi tanedir.[10] Bunların ilk dördü afyon üretimine ve bu üretimin daha kârlı bir hale gelmesi için yapılması gerekenlere; diğer üçü de halıcılık, gülyağı üretimi ve hububat tarımına ayrılmıştır. İlk dört yazıda Afyon ili, diğer üç yazıda ise Burdur ele alınmıştır. Her ne kadar bu yazıların başlangıçlarında İzmir’den gönderildiklerine dair ifadeler mevcut ise de Nevzat Ekrem’in bölgeyi çok iyi tanıdığı ve hatta muhtemelen haklarında yazdığı yerleşim yerlerine gittiği; araştırmasını, tespitlerini yerinde yaptığı rahatlıkla anlaşılmaktadır. Aynı durum, günümüzde bir ilçe olan o günlerin nahiyesi Yenipazar’ın ele alındığı “Sanayi Fabrikalarımıza Gıda Yetiştiren Nahiye” başlıklı haber makalesinde[11] de görülebilir. Onun çalışmalarında var olan ekonomi ile ilgili hassasiyeti ve konunun detaylı biçimde ele alınmasını kanıtlayan bir başka haber makalesi ise “İzmir Borsasında Üzüm Satışları” başlığını taşımaktadır.[12]
Nevzat Ekrem Yazman, yıllar boyunca Ege Bölgesi’nde seyyar muhabirlik ve Cumhuriyet gazetesi temsilciliği yapmıştır. Bu sürede de özellikle üzerinde durduğu konu, az önce de ifade ettiğimiz üzere ekonomi ve ekonomik kalkınma olmuştur. Ekonomi ile ilgili yazıları, sadece gazetelerde değil; kimi dergilerde de kendilerine yer bulmuştur. İktisadî Yürüyüş dergisinde yayınlanan ‘Egenin Derdleri’ başlıklı yazı bunlardan birisidir.[13]
Yeni Asır gazetesinde yayınlanan habere göre Nevzat Ekrem ve ailesi ilk önce ‘Aslan’ soyadını almıştır: “Cumhuriyet gazetesi İzmir ve Ege mıntakası mümessili Bay Nevzat Ekrem ile oğlu gazetemiz tahrir heyetinden ve Cumhuriyet gazetesi muharrirlerinden Aslan Tufan, diğer oğulları Selim Cavit, Yakup Kadri, kızı Meral ve anneleri Refika Nevzat soyadı olarak Aslan soyadını almışlardır.”[14] Haberde bir yazım hatası yok ise aile, soyadlarını bir süre sonra ‘Yazman’ şeklinde değiştirmiş olmalıdır.
Nevzat Ekrem Yazman, bir dönem İzmir’de ve Ege Bölgesi’nde öne çıkan; düşüncelerine, önerilerine önem verilen simalardan birisi olmuştur. Bunu da şu olaydan anlamak mümkündür: Büyük Taarruz sonrası, 27 Ağustos 1922’de Afyon Küçükköy Tren İstasyonu’nun düşman işgalinden kurtarılması esnasında şehit olan Süvari Üsteğmen Kemal Bey’in adı (Yıldırım Kemal), onun önerisiyle bu istasyona verilmiştir ve istasyon o günden bu yana Yıldırım Kemal adını taşımaktadır.[15]
Yazman, 1940 yılında vefat etmiştir. Vefatı, 7 Mart 1940 tarihli Haber gazetesinde şu haberle duyurulmuştur: “Gazeteci arkadaşlarımızdan Aslan Tufan Yazman ile Selim Cavit Yazman ve Hukuk Fakültesi talebelerinden Yakup Kadri Yazman’ın pederleri, eski gazetecilerden Kasabalı Nevzat Ekrem Yazman bu sabah vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 14:45’de Divanyolu’nda Dr. Emin Paşa Sokağı 16 no’lu hanesinden kaldırılacak ve namazı ikindi vakti Beyazıt camiinde kılındıktan sonra Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa bırakılacaktır. // … // İstirdattan sonra tekrar gazeteciliğe başlayan merhum on beş sene mütemadiyen Ege mıntakasında dolaşmış memleketin dertlerini, ihtiyaçlarını Yanık Yurt, Yenigün, Yeni Asır, Halkın Sesi ve son olarak da Cumhuriyet gazetesinde yazmış ve hizmet etmiştir. Arkadaşlarımıza ve kederli ailesine taziyelerimizi sunarız.”[16]
Nevzat Ekrem Yazman’ın ekonomi ağırlıklı gazeteciliğini kendisinden sonra da oğlu Aslan Tufan Yazman sürdürmüştür. Aslan Tufan Yazman’ı da bir başka yazıda ele alacağız.
[1] Aslan Tufan Yazman, Atatürk’le Beraber, İstanbul 1969, s. 3.
[2] Aslan Tufan Yazman, a.g.e., s. 4.
[3] Aslan Tufan Yazman, a.g.e., s. 8-9.
[4] Aslan Tufan Yazman, a.g.e., s. 16.
[5] Aslan Tufan Yazman, a.g.e., s. 17.
[6] “Muharrir Nevzad Ekrem Yazman Vefat Etti”, Cumhuriyet gazetesi, 8 Mart 1940, s. 6.
[7] Hasan Şevki (Özeren), kurtuluştan hemen sonraki günlerde altı ay kadar vekâleten Turgutlu Belediye Başkanlığı görevinde bulunmuştur. Türk Ocağı Turgutlu Şubesi Reisliği’nin yanında Himaye-i Etfal Cemiyeti’nde ve Turgutlu Ticaret Odası’nda da çok uzun süre başkanlık ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulunmuştur. Aslen bir işadamıdır fakat çeşitli gazetelere Turgutlu ile ilgili haberler de yazıp göndermiş; muhabirlik yapmıştır.
[8] Cevdet (Öktem) Bey, 1934’ten 1955’e aralıklarla 14 yıldan daha uzun bir süre Turgutlu Belediye Başkanlığı yapmıştır. Hakkında detaylı bilgi için diğer makalelerimize bakılabilir.
[9] Kasabalı Nevzad Ekrem, “Kasabalılar Gazi’yi İstikbale Hazırlandılar”, Yenigün gazetesi, 16 Teşrinievvel 1341 (1925), s. 1.
[10] Nevzad Ekrem, “Yukarı Ege Notları / Afyon Ekimi Zarar Olduğu Halde Devam Ediyor”, Cumhuriyet, 15 İkinciteşrin 1935, s. 5.
Nevzad Ekrem, “Yukarı Ege Notları 2 / Zarara Rağmen Niçin Afyon Ekiliyor?”, Cumhuriyet, 17 İkinciteşrin 1935, s. 5.
Nevzad Ekrem, “Yukarı Ege Notları 3 / Afyon İçin Alınan Tedbirler Neden Fayda Vermedi?”, Cumhuriyet, 19 İkinciteşrin 1935, s. 5.
Nevzad Ekrem, “Yukarı Ege Notları 4 / Afyon Müstahsili Nasıl Kurtarılabilir?”, Cumhuriyet, 26 İkinciteşrin 1935, s. 5.
Nevzad Ekrem, “Yukarı Ege Notları / Burdur’un Arazi ve İklim Hususiyetleri”, Cumhuriyet, 4 Birincikânun 1935, s. 6.
Nevzad Ekrem, “Yukarı Ege Notları / Hububat ve Gülyağı Vaziyeti Çok Fenadır”, Cumhuriyet, 9 Birincikânun 1935, s. 6.
Nevzad Ekrem, “Yukarı Ege Notları / Halıcılık Sönerken Dokumacılık Yükseliyor”, Cumhuriyet, 15 Birincikânun 1935, s. 6.
[11] Nevzat Ekrem, “Sanayi Fabrikalarımıza Gıda Yetiştiren Nahiye”, Cumhuriyet, 11 Teşrinisani 1934, s. 6
[12] Nevzat Ekrem, “İzmir Borsasında Üzüm Satışları”, Cumhuriyet, “14 Teşrinievvel 1934”, s. 4.
[13] Bu makaleden Cumhuriyet gazetesinde 1 İkikincikanun 1940 tarihinde yayınlanan ilan sayesinde haberdar olduk.
[14] “Soyadlarını Tescil Ettirenler Pek Çoktur”, Yeni Asır gazetesi, 10 Kânunusani 1935, s. 2. (Burada şunu da belirtelim: Belki de ‘Yazman’ yerine haberde yanlışlıkla ‘Aslan’ yazılmıştır.)
[15] Yaşar Ürük, “İzmir’de Müslüman Mezarlıkları”, https://kentyasam.com/2017/05/30/izmirde-musluman-mezarliklari/ , Erişim: 07.05.2023.
[16] “Eski Bir Gazeteci Vefat Etti”, Haber gazetesi, 7 Mart 1940, s. 3.