BÜYÜYEN TURGUTLU VE BİR SEMBOL: PAZAR CAMİİ
15. yüzyılda bir Türk İslam köyü olarak karşımıza çıkan Turgutlu için 1500’lü yıllar büyümenin başlangıcını oluşturmuştu. 1600’ler ise bir anlamda günümüz Turgutlu’sunun ilk harcının karıldığı, ilk anıtsal mimarî örneklerinin inşa edildiği dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Pazar ya da asıl adıyla Piyaleoğlu Mustafa Ağa Camii de işte bunlardan birisi ve belki de en önemlisidir.
1610’da Turgutlu’da pazar kurulmasına dair verilen izin[1], hiç şüphesiz şehrin tarihindeki dönüm noktalarından birisidir. Birçok ürünün alınıp satıldığı, ticaretin bölgedeki önde gelen can damarlarından olan Yengi Pazar, muhtemelen Turgutlu’ya taşınıyordu böylelikle. Pazar yeri, tüm avantajlarıyla kasabayı şenlendirirken zaman içerisinde kendi ihtiyaçlarını da gündeme getirecekti.
1620’lere doğru Zât Ağa, bugün Tatar Camii dediğimiz ibadethaneyi inşa ettiğinde şehrin büyüme istikametinin de ilk taşı dikilmiş oldu. Muhtemelen birkaç on yıl içerisinde bir diğer hayır sahibi olan Beşir Ağa da günümüzde Sevinç Parkı olarak bildiğimiz alanda bir cami yaptıracaktı.
İlk günlerden itibaren, şimdi de olduğu gibi pazartesi günleri kurulan Turgutlu pazarının yeri, bazı emarelerden yola çıkarak yaptığımız tahminlere göre, bugün Koza Pazarı olarak bildiğimiz bölgedeydi. Dönemi itibariyle Kasaba’nın hemen kenarında ama dışında olmayan pazar yeri, yeni imar edilecek alanların da tohumu olacaktı.
İşte bir tarafta Pazar Camii ve aynı bölgede büyük olasılıkla pazar yerinin ticarî getirileri doğrultusunda oluşmaya başlayan ve günümüz Turgutlu çarşısının atası sayılabilecek ilk dükkânlar, Kasaba’nın o günlerdeki genişleme bölgesini oluşturmaktadır.
Pazar yeri ve çevresinde zaman içerisinde oluşan çarşı, bölgede bir ibadethane ihtiyacını da ortaya çıkaracaktır. Piyaleoğlu Mustafa Ağa’nın inşa ettireceği camii, işte bu ihtiyacı karşılamaya yönelik olacaktı.
Bahsi geçen günlerin hiç şüphesiz en önemli vakıf müesseselerinden olan camiler, genellikle yaptıran kişinin, başka gelir getirici mallarını da bağışlamasıyla, ayrıca bir ödeneğe ihtiyaç duymadan kendi kendilerine yetebiliyorlardı.
Mustafa Ağa da bir taraftan camiyi inşa ettirirken diğer taraftan da oluşturduğu vakfiye ile birçok gayrimenkulünün gelirini caminin ihtiyaçlarını giderecek olan vakfa bırakmıştı. Bu mallar arasında caminin etrafında yaptırılan odalar, caminin hemen yanında yer alan on beş dükkân, vâkıfın yeniden yaptırdığı on sekiz odalı bir han, hana bitişik çok sayıda dükkân, birçok ev, meyve, sebze bahçeleri ile bir de hamam bulunmaktaydı.[2] Buraya bir virgül koyup vakfedilen hamamdan bahsetmemiz gerekiyor.
İkinci Selim’in kapı ağalarından Hüseyin Ağa, muhtemelen 1560 yıllarında Turgutlu’da bir hamam yaptırmıştı.[3] Burası, uzun süre Turgutlu’nun ilk ve tek hamamı olarak hizmet verdi. Piyaleoğlu Mustafa Ağa’nın Pazar Camii’ne vakfettiği hamam ise 1653’te müceddeden, yani yeniden inşa edilmişti. ‘Müceddeden’ denilecek şekilde bir yapının bütününe yakın olarak yeniden inşa edilmesi için önceki yapının büyük ölçüde harap olmuş ve hemen hemen kullanılamaz hale gelmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla 1653’te yeniden inşa edilerek Pazar Camii’ne vakfedilen hamamın, Hüseyin Ağa’nın 1560’larda inşa ettirmiş olduğu yapı olması kuvvetle muhtemeldir ve bu hamamın yeri, Manisa Şeriye Sicillerinde bulunan bir kayıtta “şimalen Beşir Efendi Camii”, yani kuzeyinde Beşir Efendi Camii olarak tarif edilmektedir.[4] Beşir Efendi ya da Beşir Ağa olarak isimlendirilen ibadethane, halk arasında Paşa Camii ismiyle bilinmektedir ve bu camii, günümüzde Sevinç Parkı olan alanda bulunmaktaydı. Buradan yola çıkarak tarif edilen hamamın Koca Hamam olduğu açıklıkla ortaya çıkmaktadır. Ayrıca 1940’lı yıllara ait bazı evraklarda da Koca Hamam’dan ‘Piyaleoğlu’nun yaptırdığı hamam’ olarak bahsedildiğine şahit olmaktayız.[5]
Pazar Camii’ne vakfedilen bu hamamın suyu, 17. yüzyıl Turgutlu’sunun bir başka çok önemli siması olan Baltacı Mahmud Ağa’nın yaptırdığı suyollarından alınacak ve bunun karşılığında suyollarına belirli bir meblağ verilecekti.[6] Bunu ifade eden belgedeki ifadeler, Piyaleoğlu Mustafa Ağa ile Baltacı Mahmud Ağa arasında bir akrabalık ilişkisi olabileceğini de akla getirmektedir.
Camii, bânisinin, yani inşa ettiren Piyaleoğlu Mustafa Ağa’nın adını taşısa da pazar yeri ile bütünlüğü öylesine öne çıkar ki, çok erken dönemden itibaren Pazar Camii olarak anılmaya başlar. Örneğin 1700’lü yıllara ait arşiv belgelerinin bazılarında Pazar Camii, bazılarında ise Piyaleoğlu Mustafa Ağa Camii isimlendirmesi ile karşılaşmaktayız. Bölgeye can veren pazar, camiin yanında bulunduğu mahalle de isim vermiş; o çevre arşiv belgelerinde çok uzun süre Bazar Mahallesi olarak da anılmıştır.
Günümüzde de merkez cami olma özelliğini taşıyan Pazar Camii, yaklaşık 400 yıllık tarihinin en karanlık dönemini, 1922 yılı eylül ayının ilk günlerinde yaşadı. Türk ordusunun önünden kaçarken yolları üzerinde bulunan her şeyi yakıp yok etmeyi amaçlayan Yunan birlikleri, önceki bölümlerde de anlattığımız gibi, neredeyse tüm Turgutlu’yu da küle çevirdiler. Bu süreçte yalnızca evler, dükkânlar değil; aynı zamanda devlet daireleri ve ibadethaneler gibi kamusal yapılar da ateşe verildi. Paşa Camii, Koltuk Camii, Cami-i Cedit ya da Yeni Camii gibi ibadethaneler birkaç gün içerisinde tamamen yıkılırken; kalın duvarları yangından fazla etkilenmeyen Tatar ve Pazar Camileri ise bombalarla imha edilmeye çalışıldı.
Yangından sonra Pazar Camii'nin durumu
Çok şükür ki; Yunan ordusunun özel birlikleri ne kadar çabalasalar da bu ibadethaneler, bombalarla büyük zarar görseler dahi büyük ölçüde ayakta kaldılar.
Kurtuluştan hemen sonraki günlerde çekilmiş olan ve Pazar Camii’nin o günlerini gösteren bir fotoğraf ile kısa bir video görüntüsü, bizlere yaşananları tüm açıklığıyla göstermektedir.
Turgutlu, 7 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtulmuş; ancak Turgutlulular, yiyecek ekmekleri bile olmadan bir kül yığınının ortasında kalmışlardı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki yeni devletin ilgili kurumları ile Hilal-i Ahmer yani Kızılay’ın yardım ve desteklerine rağmen yaraları sarmak kolay değildi ve zaman alacaktı.
Yangından zarar gören, kullanılamaz hale gelen Pazar Camii’nin tadilatı da birkaç yıla yayılacaktı. Üstüne üstlük tadilata başlanamadan veya henüz başlanmışken 22 Ocak 1924’te yaşanan şiddetini bilemediğimiz depremde ibadethanenin duvarları, bir zarar daha görmüştür.[7]
Turgutlulular, bu ibadethaneyi ayağa kaldırabilmek için kendi aralarında para toplamışlar; ancak toplanan bu para da yeterli gelmeyince 12 Şubat 1924 tarihli yazı ile yapının tadilatında kullanılması için ilgili bakanlık tarafından 1500 lira tutarında yardım gönderilmiştir.[8] Pazar Camii’nin tarihindeki en büyük tadilat bu dönemde yürütülen olmalıdır. Anladığımız kadarıyla camiin mihrabı da bu çalışmalar sırasında büyük ölçüde yenilenmiştir. Zira mihrabın alınlığındaki ayetin altına yazılmış olan tarih, miladî olarak 1924 yılına gelmektedir.
Bunun haricinde de camii, 1968’de, 1990 ve 1998 yıllarında yine bazı yenileme ve onarımlar geçirdi. 1968 yılında son cemaat mahallindeki tadilatlara şahit olan Turgutlulular, buradaki zeminin altında halen küller ve yangından dolayı kararmış, külle karışmış toprak kütleleri gördüklerini ifade etmektedirler.[9] Söz konusu onarımlar, yapıyı ilk inşa edildiği halinden belirli derecede uzaklaştırmış olsa da, Pazar Camii, halen Turgutlu’daki tarihî ibadethaneler arasında orijinaline en yakın haliyle kalabilmiş olanlardan birisidir.
Camiinin arsasının geçmişte bugünkünden çok daha büyük olduğu fakat zaman içerisinde giderek küçüldüğü bilinmektedir. Son olarak 1922’deki Yunan yangınının ardından oluşturulan ve günümüzün imar planlarının öncülü diyebileceğimiz imar haritasına göre, yollar dümdüz hale getirilmiş ve bu doğrultuda Pazar Camii’nin bahçesinin bir kısmı da yola dâhil edilmiştir.
Tüm eski camilerimiz gibi, Pazar Camii’nin de bir haziresi yani mezarlığı vardı. Camiin kıble tarafında yer alan hazirenin 1980’lerin ilk yıllarına kadar varlığını devam ettirdiğini biliyoruz. Ancak anladığımız kadarıyla 1983’ün son ayları ya da 1984’ün ocak ayında hazire maalesef kaldırılmıştır ve buradaki mezartaşlarının akıbetleri ise, maalesef meçhulümüzdür.
Piyaleoğlu Mustafa Ağa ya da Pazar Camii’nin bir diğer önemli özelliği de mükebbireli bir cami oluşudur. Genel olarak büyük camilere has bir yapı bölümü olan mükebbire, mikrofon ve hoparlör tesisatının olmadığı dönemlerde son cemaat mahalli ya da avluda namaz kılanların, imamın aldığı tekbirleri duyabilmesi adına, müezzinin bunu tekrar ettiği yapının üst katından dışarıya doğru çıkan balkonumsu bölümdür. Mükebbireli olması, bu ibadethaneyi daha da özel bir yere konumlandırmaktadır.
Bu ibadethane ayrıca orijinal kitabesini üzerinde barındıran Turgutlu’daki en eski yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Pazar Camii’nin kitabesinde Piyaleoğlu Mustafa Ağa’nın böyle bir hayır hizmeti yapmayı nasip ettiği için Allah’a şükretmesi ve ebced hesabıyla inşa zamanına dair düşülen tarihe dair bilgi bulunuyor. Kitabede:
“Mustafa İbn-i Piyâle yani bu abd-i zâîf
Hakdan isterdim yapayım bir mâbed-i hûb-u garib
Bir ibadetgâha muhtaç gördüm bu mahall-i cami’i
Başladım fî’l-hal ben de kalmayub sabr-ı şekip
Hamd-ü lillâh ger tamam olup dedim târihini
Camiîn itmâmını kıldı bana Allah nasib.
Sene 1065/1655”
Günümüz Turgutlu’sunun bulunduğu alanda Türk İslam fethi öncesi dönemde herhangi bir yerleşim yeri olup olmadığı sorusu halen kesin olarak cevaplandırılabilmiş değildir. Ancak Pazar Camii’nin bazı kısımlarında kullanılan devşirme yapı elemanları, bu sorunun cevaplanabilmesi için bize bir ipucu da sunmaktadır. Yapının batı ve kıble yönündeki duvarlarındaki devşirme unsurlar ile son cemaat mahallindeki sütunların bazıları, bölgedeki Türk öncesi döneme ait yapılardan taşınmış olmalıdır.
Pazar Camii, yüzlerce yıllık ara ile iki farklı dönemin çok önemli iki kişisinin adlarını taşıyan iki caddenin kesişiminde yer almaktadır. Bunlardan birisi, vefatının hemen ardından 1985 yılında, adı, söz konusu caddeye verilen ve Turgutlu’da en uzun süre belediye başkanlığı görevini yürüterek döneminde çok değerli hizmetlere imza atan Cevdet Öktem ve diğeri de Piyaleoğlu Mustafa Ağa’dır. 1940’lı yıllarda camiin batısından geçen caddeye, ibadethanenin bânisinin ismi verilmiş; o tarihten bu yana cadde, mazinin Soğukkuyu ya da bir dönemki adıyla Turan Caddesi, artık Piyaleoğlu Caddesi olarak anılagelmiştir.
Tarihî yapılar, yalnızca belirli bir dönemde çeşitli işlevlere yönelik olarak inşa edilip kullanılmış; ya da halen aynı amacı yerine getiren binalar değildir yalnızca. Söz konusu mimarî eserler, aynı zamanda yüzlerce yıllık zaman dilimlerinin sessiz tanıklarıdır. İşte Pazar Camii de bunun en güzel örneklerinden birisidir.
[1] Feridun Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazâsı, Ankara 2013, s. 213.
[2] Ertan Gökmen, “Turgutlu Kazası Vakfiyeleri”, Uluslararası Turgutlu Sempozyumu Bildirileri, Cilt: II, Turgutlu 2018, s. 772.
[3] Feridun Emecen, a.g.e., s. 212.
[4] Ertan Gökmen, a.g.e., s. 772.
[5] 1945 yılında Turgutlu Belediye Meclisi tarafından Halkevi Başkanlığı’ndan gelen dilekçe sonrasında “Kasabamıza Pazar Camisi ve Büyük Hamam gibi iki ölmez eser bırakan Piyaleoğlu’nun isminin” bu eserlerin bulunduğu caddeye verilmesi kararı verilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bakınız: Mehmet Gökyayla, “Turan Yolu’ndan Piyaleoğlu Caddesi’ne”, https://www.turgutluyanki.com/yazarlar/mehmet-gokyayla/turan-yolu-ndan-piyaleoglu-caddesi-ne/28/ , Erişim: 04.02.2023.
[6] Mehmet Günay, “Şer’iye Sicillerine Göre XVII. Yüzyılda Turgutlu Kasabası”, CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 2011, Cilt: 9, Sayı: 2, s. 718.
[7] Turgutlu Belediyesi Meclis-i İdare Karar Defteri, 23 Kânunuevvel 1340 tarih ve 892 numaralı karar.
[8] BCA, Diyanet İşleri Reisliği, 13-109-4.
[9] Cengiz Moralıgil ile 05.04.2020 tarihinde gerçekleştirilen görüşme.