BİR ÖĞRETMEN SANATÇI: HAYRULLAH BATMAZ
Mehmet Gökyayla
Çoğumuz ortaokul ve lise yıllarındayken resim, müzik gibi derslerin gereksizliğinden, hele o dersin öğretmeni de gayretli bir eğitimciyse bu işin eziyete dönüştüğünden dert yanmışızdır. Hâlbuki bu derslerin, öğrencinin estetik duyusunun geliştirilmesini amaçladığını, o gayretli öğretmenin de yalnızca işini ciddiyetle yapmaya çalışan, yaptığı işin hakkını vermek isteyen bir insan olduğunu düşünmeyiz.
Bir öğretmen düşünelim: Turgutlu Lisesi’ndeki öğrencilerini resim dersini doğal bir ortamda işlemek ve manzara çalışması yapmalarını sağlamak için Karpuz Kaldıran Parkı’na götürsün. Resimle ilgili hiç yeteneği olmayan öğrencilerine derslerde modellik yaptırarak karne notunu da yapılan işteki başarıya göre versin… Bu öğretmen, aynı zamanda Türkiye’nin en önemli heykel ve seramik sanatçılarından birisi olsun… Hayrullah Batmaz’dan bahsediyoruz elbette.
Çocukken tanıdığımız ve hayatımız şekillenirken orada bir yerde var olan kişiler, olağan gelir hepimize. Aile, akrabalar, komşular, arkadaşlar ve diğer tanıdıklar… Oysa ki her biri kendine özgüdür bu kişilerin, her birisinin bireysel yönleri vardır elbette. Çok önemli bir bilim adamının çocuğunu düşünelim. Çocuk için bilim adamı her şeyden önce ve genellikle sadece babadır. Babasının önemli bir bilim adamı olması, çocuğun ancak belirli bir yaştan sonra anlamlandırabileceği bir olgudur. Benim için Hayrullah Amca’nın değeri de bu örnekte olduğu gibi belirli bir eğitim ve yaştan sonra idrak edilebilen bir olgu oldu. Hayrullah Batmaz, hem komşumuzdu hem de annemin öğretmeniydi. Ayrıca alt komşumuz olan Mehmet Marangozoğlu’nun da öğrencisi ve dostuydu. Marangozoğlu ailesinin evinde en azından haftada bir akşamı birlikte geçirdiğimiz bir büyüğümüzdü. Konuyu daha fazla kişiselleştirmeden dönelim Turgutlu’da, hatta Türkiye’de izini bırakan resim öğretmeni, ressam, heykeltıraş ve seramik sanatçısı Hayrullah Batmaz’a…
1926 yılında Makedonya’da doğan Hayrullah Batmaz[1], iki yaşındayken anne ve babasıyla Türkiye’ye, Turgutlu’ya göç etmiştir. Cumhuriyet İlkokulu’nu ve ilk öğrencilerinden olduğu Turgutlu Ortaokulu’nu bitiren Batmaz, eğitimine Balıkesir Öğretmen Okulu’nda devam etmiştir. Turgutlu Ortaokulu ve buradaki öğretmenleri, onun hayatının şekillenmesinde, estetik duyusunun gelişmesinde çok önemli pay sahibi olmuştur. Bu öğretmenlerin başında da resim öğretmeni olan Mehmet Marangozoğlu gelmektedir. Batmaz’ın resim konusundaki yeteneğini fark edip onu o günlerde yönlendiren, belki de bu sanatı sevmesine vesile olan kişi, Marangozoğlu’dur. Hayrullah Batmaz’ın Marangozoğlu ile 1930’lu yıllarda öğretmen-öğrenci ilişkisi olarak başlayan yakınlıkları, dostluğa dönüşüp Marangozoğlu’nun 1993’teki vefatına kadar devam edecektir. Hatta Marangozoğlu’nu eşi Mükkerrem Hanım ile Hayrullah Hoca ile eşi Mukadder Hanım tanıştıracaktır.
Hayrullah Batmaz, Turgutlu Ortaokulu öğrencisi iken öğretmenleri ve arkadaşlarıyla
Turgutlu Ortaokulu’nda Hayrullah Bey ve diğer öğrencilerde iz bırakan öğretmen yalnızca Mehmet Marangozoğlu değildir. Okul Müdürü Hilmi Ziya Apak’tan Müzik Öğretmeni Rıfat Akaltan’a varana dek bu eğitim kurumundaki hemen her öğretmen, öğrencilerin şekillenmesinde ayrı ayrı pay sahibidir. Turgutlu Ortaokulu’ndan o yıllarda mezun olan her öğrenci bir enstrüman çalabilmekte ve klasik batı müziğini giriş seviyesinde bile olsa bilmektedir. Hayrullah Bey, yıllar sonra o günlerden kızlarına bahsederken, “Klasik müzik, ilk başta çocuk beğenimizle bize eziyet gibi geliyordu ama sonradan öğrenip zevk almaya başladık. Şimdi klasik müzik dinleyince ruhumun dinlendiğini hissediyorum” cümlelerini kuracaktır. Öğrencilerin bu müzik türü ile okulun envanterinde bulunan gramofon ve taş plaklar sayesinde tanıştıklarını, bu materyallerin 1930’ların imkânsızlıklarına rağmen okulda mevcut olduğunu belirtirsek bahsettiğimiz eğitim kurumunun niteliği daha iyi anlaşılacaktır.
Hayrullah Batmaz, Turgutlu Ortaokulu’ndan 1940-41 eğitim yılında mezun olduktan sonra başladığı Balıkesir Öğretmen Okulu’nda da başarılı bir öğrenci olarak öğretmenlerinin gözüne girmiştir. Mezuniyeti yaklaşırken buradaki öğretmenleri tarafından eğitimine devam etmesi hususunda teşvik edilir. Matematik ve fen derslerinde çok başarılıdır. Öğretmen Okulu’nu bitirip Gazi Eğitim Enstitüsü’nün ilgili branşlarından birisine devam ederse alanında başarılı olacağına inanılmaktadır. Hayrullah Bey, Gazi Eğitim Enstitüsü’nün sınavlarını kazanarak eğitimini sürdürür fakat fen veya matematik öğretmeni olmayacaktır. Ortaokul yıllarından itibaren Mehmet Marangozoğlu’nun teşvikiyle yöneldiği resim öğretmenliğidir onun hayali.
Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitiren Hayrullah Batmaz’ın stajyer öğretmen olarak ilk görev yeri Hasanoğlan Köy Enstitüsü olmuştur. 1 Ağustos 1947-25 Eylül 1947 tarihleri arasında iki ay burada çalışan Batmaz, 10 Ekim 1947-6 Kasım 1948 tarihleri arasında görev yaptığı Arifiye Köy Enstitüsü’nde stajyerliğini tamamlamış ve askere gitmiştir. Arifiye Köy Enstitüsü’nde iken okul müdürü zaman zaman: “Hocam dersini nasıl da sevdiriyorsun öğrencilere, tebrik ederim seni” diyerek övmektedir Hayrullah Hoca’yı çünkü öğrenciler hemen her boş kaldıklarında boyalara, fırçalara, kalemlere sarılıp resim yapmaktadırlar.
Hayrullah Batmaz, vatanî görevini tamamladıktan sonra 30 Kasım 1949-7 Ekim 1950 tarihleri arasında Diyarbakır Öğretmen Okulu’nda çalışmıştır. Burada öğretmenliğinin yanında 6 ay kadar müdür muavinliği görevini de yürütmüştür. Hocanın tayini, Diyarbakır’dan Konya’ya çıkar. Aynı tayin döneminde Konya’da görev almak isteyen bir öğretmen arkadaşı da Manisa Lisesi’ne atanmıştır. Becayiş yaparak görev yerlerini değiştirirler ve böylelikle Hayrullah Hoca, 21 Kasım 1950 tarihinde Manisa Lisesi’nde göreve başlar. O günlerde Turgutlu’da henüz lise yoktur ve eğitimlerini sürdürmek isteyen Turgutlulu öğrenciler de Manisa Lisesi’ne gitmektedir. Böylelikle Hayrullah Hoca’nın ilk Turgutlulu öğrencileriyle buluşması da Manisa Lisesi’nde gerçekleşmiştir. Burada geçirdiği iki yılın ardından ise artık memleketi olan Turgutlu’ya gelecektir. Batmaz’ın Turgutlu Ortaokulu’nda göreve başladığı tarih, 20 Ekim 1952’dir. 1957 yılında Turgutlu Ortaokulu ile aynı binada bulunan Turgutlu Lisesi’nin resim öğretmenliğine atanmış; 1960, 1961 yıllarında bir yıl kadar da Turgutlu Lisesi Müdür Yardımcılığı görevinde bulunmuştur. Emekli olana kadar da bu iki eğitim kurumunda resim ve sanat tarihi öğretmenliği görevini sürdürmüştür.[2]
Turgutlu Ortaokulu öğretmenleri (Hayrullah Batmaz, sağ üst köşede)
Öğretmenliğe başlaması, Hayrullah Hoca’nın içindeki öğrenme ve çalışma arzusunu bitirmemiş; aksine daha da arttırmıştır. Turgutlu’da Karpuz Kaldıran Parkı’nın karşısında, kayınpederine ait evde ikamet etmektedir. Evin bahçesinde inşa ettiği fırında da şekillendirdiği seramikleri pişirmektedir. Burada ürettiği seramiklerden seçtiklerini her sömestr ve yaz tatilinde Gazi Eğitim Enstitüsü’ndeki hocasına göstermek üzere Ankara’ya gitmekte ve aslında böylelikle öğrenciliğini de sürdürmektedir. Henüz bir enstitü öğrencisiyken seramik hocası Hayrullah Bey’in yaptığı seramikleri kırmış ve “sen bu işi başaramayacaksın” demiştir. Artık neredeyse on yıllık öğretmen olan Batmaz’ın çalışmalarını göstermek üzere Ankara’ya gittiği hocası, işte bu kişidir. En sonunda aynı hocası, “başaramayacaksın demiştim ama çalışmaların ve yeteneğinle artık yurtdışında öğrenimi hak ettin. Fransa’ya göndersek gider misin?” diyecektir. Bu teklifin ardından Hayrullah Hoca’nın önünde bambaşka kapılar açılmıştır.
Batmaz’ın 1 Ekim 1957’de başlayan Fransa’daki eğitim süreci tam bir yıl sürmüştür. Hocanın Millî Eğitim Bakanlığı tarafından gönderildiği Fransa’daki eğitimi, dört alanda gerçekleşmiştir. Bir taraftan Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim/staj görürken öğrendiklerini Sevr Seramik Fabrikası’nda pratiğe dönüştürmüştür. Her gün öğlene kadar Akademi’deki eğitim veya stajına devam etmiş; öğleden sonraları ise ünlü bir mimarın yanında tasarım ve resimle ilgili olarak kendisini geliştirmiştir. Akşamları ise Fransızca kurslarına devam etmiştir. Fransa dönüşünde Gazi Eğitim Enstitüsü’ndeki hocaları Hayrullah Bey’i kendi okullarına dâhil etmeyi düşünmüşlerdir. Ancak o günlerdeki ekonomik şartlar, Batmaz’ın bu teklifi reddetmesine neden olmuştur. Hoca’nın görev yeri yine Turgutlu’dur. Sicil dosyasından anlaşıldığı kadarıyla Hayrullah Batmaz, ilerleyen dönemde birkaç kez daha yaz tatillerinde Fransa’ya giderek kendisini geliştirmeyi sürdürmüştür.
Hayrullah Hoca, öğretmenlikten emekli olmasının ardından da çalışmaya devam edecektir. Bu dönemde 10 yıl boyunca Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde resim ve seramik dallarında öğrenci yetiştirmiştir. Celal Bayar Üniversitesi Turgutlu Meslek Yüksek Okulu’nun açılması ile beraber bir süre de burada öğretim görevlisi olarak çalışmıştır.
Hayrullah Batmaz’ı tanıyan Turgutlulular, onun daha çok öğretmenlik yönünü bilmektedir. Fakat Hayrullah Hoca, öğretmenliğinin yanında önemli bir ressam, heykeltıraş ve seramik sanatçısıdır. Onun eserleri, 1940’lı yıllardan itibaren birçok karma sergide yer almıştır. Batmaz’ın eserleri, sonraki yıllarda gerçekleşen bireysel sergilerde de sanat çevrelerinden beğeni toplamıştır.
Batmaz’ın ismine rastladığımız ilk sergi, 1947’de açılan Ankara Halkevi Amatör Resim ve Fotoğraf Sergisi’dir. Halkevlerinin yayın organı olan Ülkü Dergisi’nde sergi ile ilgili şu bilgi mevcuttur: “Bu yılki sergiye 36 amatör katılmıştır. Ayrı ayrı iki jüri tarafından incelenen eserler arasında resimde Sabahat Ağaoğlu birinci, Samiye Tibet ikinci, Mustafa Tömekçe üçüncü, Hayrullah Batmaz dördüncü, Tahsin Türker beşinci dereceyi almıştır.”[3] Bundan iki yıl sonra 1949’da açılan Onuncu Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde Batmaz, üç resmiyle yer almıştır. Bunlardan ikisi ‘Manzara’, üçüncüsü ise ‘Bilardo’ isimlerini taşımaktadır. Refik Epikman o günlerde sergiyle ilgili olarak kaleme aldığı yazısında bu eserlerin, Batmaz’ın sanatında başarılı eserler vermek için ümitli olunmaya hak verdirecek değerde olduklarını ifade etmiştir.[4]
11. ve 12. Devlet Resim ve Heykel Sergilerinde de Hayrullah Batmaz, resimleriyle boy göstermiştir. 1950 yılında açılan 11. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde Batmaz’ın ‘Peyzaj’ isimli eseri, 1951’de açılan 12. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ise yine ‘Peyzaj’ ismini taşıyan bir başka eseri kendilerine yer bulmuştur.[5]
12. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nin ardından Hayrullah Batmaz’ın yirmi yıl kadar bu organizasyondan uzak durduğu, sonrasında ise artık resimleriyle değil, heykelleriyle bu sergilere birkaç kez daha dâhil olduğu görülecektir. Batmaz’ın 1973 yılında açılan 34. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde sergilenmeye layık görülen eseri, ‘Geyik’ adını taşıyan ve 105x50 ölçülerindeki seramik heykelidir.[6] Batmaz, bu eseriyle sergide üç sanatçı arasında paylaştırılan Devlet Heykel Ödülü’ne layık görülmüştür.[7] Buradan kazandığı 5.000 TL’lik ödül, Batmaz ailesinin ilk televizyonlarının satın alınmasını sağlamıştır.[8]
Hayrullah Batmaz, bu sayılanların dışında da eserleriyle pek çok sergiye katılmıştır. 1991 yılında İzmir Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde Mehmet Marangozoğlu, Nail Karabulut, Murat Külcüoğlu ve Ertuğrul Saraç ile birlikte düzenledikleri ‘Dört Mevsim’ adlı sergi, bunlardan birisidir.[9] Ayrıca 1980’li yılların sonunda İzmir Fransız Kültür Merkezi’nde bir öğrencisiyle birlikte, 1990’lı yıllarda da Turgutlu Dostları Derneği’nde düzenlenen bazı sergilere katılmış ya da bireysel sergiler açmıştır. Turgutlu’nun Dostları Derneği’nde ve Çeşme Kalesi’nde açtığı bireysel sergilerde seramik eserleri sergilenmiştir. Bu sergilerden onun için belki de en anlamlı olanı yine Turgutlu’nun Dostları Derneği’nde açtığı 50. Sanat Yılı Sergisi olmalıdır.
9 Şubat 1998 pazartesi günü açılışı yapılan sergi, az önce de belirttiğimiz üzere Turgutlu’nun Dostları Derneği’nde gerçekleşmiştir. Sergiyle ilgili olarak Yankı gazetesinde yayınlanan “Hayrullah Batmaz’dan 50’nci Onur Yılı Sergisi” başlıklı haber şu şekildedir: “İlçemizin yetiştirdiği sanatçılardan Hayrullah Batmaz sanat yaşamının 50’nci yılını pazartesi günü bir sergi açarak kutladı. Resim, heykel ve seramik çalışmalarıyla pek çok benzersiz eser yaptı. / 1978 yılında Turgutlu Lisesi’nden resim ve sanat tarihi öğretmenliğinden emekli olmasından[10] sonra da kişisel çalışmalarını devam ettiren Hayrullah Batmaz, sanatçı kişiliği ve eserleriyle ilçemizin sembol sanatçısı olarak da biliniyor. Eserleriyle pek çok ödül kazanmış olan Batmaz, sanat hayatının 50’nci onur yılını bir sergi vererek kutluyor. / Pazartesi günü saat 17:00’de Turgutlu’nun Dostları Derneği’nde açılışı yapılan sergi ziyaretçi akınına uğradı. Sergide Hayrullah Batmaz’ın çeşitli dönemlerde yaptığı çalışmalardan derlediği 100’den fazla eseri yer alıyor. Resim, heykel ve seramik çalışmalarının yer aldığı sergide en fazla ilgiyi Paris çalışmalarından derlediği Paris köşesi çekti. Sergi hafta boyunca devam edecek…..”[11]
Hayrullah Hoca’nın birçok Turgutlulu tarafından çok iyi bilinen ancak günümüze ulaşmayan iki eseri bulunmaktadır. Bunlardan birincisi otuz yıla yakın görev yaptığı Turgutlu Lisesi’nin öğretmen kapısının hemen yanına yerleştirilen Atatürk heykelidir. Batmaz, bu heykelde Atatürk’ün yanında bulunan kız öğrenciyi, kendi kızını model alarak yapmıştır. Heykel, anladığımız kadarıyla 1980’li yıllarda kaybolmuştur. Batmaz’ın burada bahsedeceğimiz ikinci eseri ise bir heykel ve seramik grubudur. Atatürk’ün heykelinin çevresindeki seramik panolarda Kurtuluş Savaşı’na dair detayların yer aldığı heykel grubu eski belediye binasının girişinde yer almaktaydı.
Turgutlu Lisesi'nin girişindeki Atatürk heykeli
1982 yılının mayıs ayında açılışı yapılan bu eser, o günlerde birçok gazete haberine de konu olmuştur. Yeni Asır gazetesinde yayınlanan haberde şu ifadelere yer verilmiştir: “Turgutlu Belediyesi, Türkiye’de ilk kez Atatürk’ün seramik heykelinin yapılmasını gerçekleştirdi. Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir yıl staj yapan emekli resim öğretmeni Hayrullah Batmaz (56) sekiz ay süren geceli gündüzlü çalışması sonucu Turgutlu seramik toprağı kullanarak heykeli yaptı. Sırlı ve renkli rölyeflerle duvara seramik olarak işlenen heykelin arkasındaki fonda ‘Kalkınan Türkiye’ panoraması işlendi. Belediye Başkanı Müfit Yıldırım, sanatçının 1973 yılında da Türkiye Devlet Ödülü kazandığını belirtti. Açılışa Manisa Valisi Zihni Gürsoy ile Tugay Komutanı Tuğgeneral Abdullah Erkun da katıldılar.”[12]
Eserde Atatürk heykelinin çevresine yerleştirilen seramik panolardaki anlatım, konuyu bütünlemektedir. Bu bölümlerde Kurtuluş Savaşı’na dair detaylar ile sonrasında Atatürk önderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli alanlarda gerçekleştirdiği çalışmalar, veciz bir ifadeyle herhangi bir slogana başvurulmadan ya da yazılı cümle kullanılmadan anlatılmaktadır. Kurtuluş Savaşı’na dair detaylar, Hayrullah Batmaz’ın kayınpederinin anlattıklarından yola çıkılarak üretilmiştir. Batmaz’ın kayınpederi olan Halil Ünen, on yıldan daha uzun süren askerliğinin bir bölümünü Kurtuluş Savaşı günlerinde geçirmiştir. Doğu Cephesi’nde, Kâzım Karabekir’in yakın çevresinde askerlik yapan Ünen’in Batmaz’a aktardığı hatıralar, bu eserde kendisine yer bulmuştur.
Turgutlu Belediyesi’nin gurur duyulan bu Atatürk köşesi, belediyenin 2003 yılının yaz aylarında yeni hizmet binasına taşınmasının ardından maalesef sahipsiz kalmıştır. 2005-2006 yıllarında küçük tadilatlar geçiren eser[13], 2015 yılında eski belediye binasının restorasyona alındığı günlerde yeniden gündeme gelmiştir[14] ve o günlerin ardından da maalesef kaybolmuştur.
Hayrullah Batmaz, Turgutlu Lisesi’nde resmin yanında sanat tarihi eğitimi vermiştir. Seramik eserlerinin birçoğunda kullandığı antik desen ve formlar, konuya hâkimiyetinin kanıtı durumundadır. Bunun yanında Turgutlu’nun birçok köyünden antik ve etnografik taşınır kültür varlıklarını köylülerden satın alarak küçümsenmeyecek bir kişisel koleksiyon da oluşturmuştur. Batmaz, 1980’li yıllarda bu koleksiyonun tamamını Manisa Müzesi’ne bağışlamıştır. Onun bağışladığı eserler, 1990’lı yıllara kadar müzede ayrılan bir köşede ‘Hayrullah Batmaz Koleksiyonu’ etiketiyle sergilenmiştir.
Onun adı anıldığında kendisini tanıyanların birçoğunun hafızasında resim, heykel ve koleksiyonculuğunun yanında bir başka husus daha belirecektir: ‘Eradam’ isimli bir saç ilacı. Hayrullah Hoca, kendisine babasından intikal eden bir formül ile mantar veya saçkıran gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan bitkisel bir ilaç üretmektedir. Turgutlu Lisesi’nin edebiyat öğretmenlerinden Kemal Yurdakul Aren’e bu formül ile ilgili şunları söylemiştir: “Saçkıran, şu bu gibi mantar hastalıklarında etkili… Ama ırsî olarak dökülmüş başlarda yeniden saç çıkarmıyor. Elbette hocam, ölü dirilir mi? Ama gel gör ki ahaliye laf anlatmak mümkün değil. Etiketinde de yazıyor hâlbuki… Neyse, uzatmayayım, bizim ilaç bir günde meşhur oldu.”[15] İlacın meşhur olması, bir yerel muhabirin yaptığı haberin yayınlanması sonrasında olmuştur. Haberin bir ulusal gazetede yayınlanmasının ardından Hayrullah Hoca’ya Türkiye’nin her yerinden mektupla siparişler gelmeye başlamıştır.[16] Bu formül için o günlerde Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat almak mümkün olmamıştır. Ancak ilaç Almanya’da ruhsatlandırılmış ve bir dönem en çok tercih edilen, çok kullanılan tedavi yöntemleri arasında bulunmuştur. Batmaz, kızı Nilüfer Hanım’ı belki de bu formülden dolayı eczacılık eğitimine yönlendirmiştir.[17]
Kendisinin de mezun olduğu Turgutlu Ortaokulu ve Turgutlu Lisesi’nde 1977 yılının kasım ayına kadar öğretmenliğe devam eden Hayrullah Batmaz, bu tarihte emekliye ayrılmıştır. Daha önce de belirttiğimiz üzere Hayrullah Hoca, emekliliğinin ardından da gerek öğretim görevlisi olarak eğitim faaliyetleriyle gerekse bireysel sanat çalışmalarıyla üretimini sürdürmüş; neredeyse ölümüne kadar hayatını bu alanlarda faal bir şekilde devam ettirmiştir. 6 Şubat 2004 tarihinde hayata gözlerini kapayan Hayrullah Hoca, Turgutlu Irlamaz Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.
[1] Hayrullah Batmaz’ın nüfus kaydına göre doğum yeri Turgutlu’dur ancak kızından aldığımız bilgiye göre Batmaz, Makedonya’da doğmuş ve 2 yaşındayken anne, babasıyla birlikte Türkiye’ye gelmiştir. Bu ve yazı boyunca aktaracağım birçok bilgiyi Hayrullah Batmaz’ın kızı Nilüfer Özdinç’ten aldım. (21 Ocak 2023 tarihli görüşme) Nilüfer Hanım’a verdiği bilgilerden dolayı müteşekkirim. Makale boyunca ele alacağım bazı konuları çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda bizzat ben merhumun kendi ağzından da dinlemiştim.
[2] Hayrullah Batmaz’ın görev yerleri, görevleri ve tayin tarihleri ile ilgili bilgiler, sicil dosyasından alınmıştır.
[3] Refik Epikman, “Ankara Halkevi Amatör Resim ve Fotoğraf Sergisi”, Ülkü Dergisi, 3. Seri, Sayı: 3, Mart 1947, s. 20.
[4] Çiğdem Doğan, Ankara Halkevi Sergileri, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2009, s. 224.
[5] Devlet Resim ve Heykel Sergileri Kataloğu 1939-2010, Ankara 2010, s. 77, 85.
[6] Devlet Resim ve Heykel Sergileri Kataloğu 1939-2010, Ankara 2010, s. 271.
[7] Göktuğ İpek, “Turgutlu’nun 1971-1975 Yılları Arasındaki Siyasi, İktisadi ve Sosyo-Kültürel Hayatına Basın Gözünden Bakış”, 20. Yüzyılda Turgutlu, Turgutlu 2019, s. 550.
[8] Nilüfer Özdinç ile gerçekleştirilen 21 Ocak 2023 tarihli görüşme.
[9] https://www.artsonlinegallery.com/artist/ertugrul-sarac/ , Erişim: 24.01.2023.
[10] Hayrullah Batmaz, sicil dosyasındaki bilgilere göre 1977 yılının kasım ayında emekliye ayrılmıştır. İlerleyen bölümde konuyla ilgili bilgi verilecektir.
[11] “Hayrullah Batmaz’dan 50’nci Onur Yılı Sergisi”, Yankı gazetesi, 11 Şubat 1998, s. 1
[12] “Turgutlu Belediyesi Atatürk’ün Seramikten Heykelini Yaptırdı”, Yeni Asır gazetesi, 12 Mayıs 1982.
[13] Bu onarımları o günlerde Turgutlu Belediye Başkanı Basın ve Kültür Danışmanlığı görevini yürüten ve kendisi de güzel sanatlar diplomalı olan şu anki Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Sudak bizzat kendisi gerçekleştirmiştir.
[14] “Atatürk Heykelinin Durumu Vatandaşları Üzüyor”, https://www.turgutluyanki.com/ataturk-heykelinin-durumu-vatandaslari-uzuyor/25783/ ; “Cevap Büyükşehir Yerine Turgutlu Belediyesi’nden Geldi”, https://www.turgutluyanki.com/cevap-buyuksehir-yerine-turgutlu-belediyesi-nden-geldi/25823// , Erişim: 22.01.2023.
[15] Kemal Yurdakul Aren, Güzel İnsanlar Kasabası Turgutlu 1962-1974, Turgutlu 2017, s. 26.
[16] Kemal Yurdakul Aren, a.g.e., s. 27.
[17] Nilüfer Özdinç ile 21 Ocak 2023 tarihinde gerçekleştirilen görüşme.