Osmanlı arşivlerinde bulunan milyonlarca belge imparatorluğun hükmetmiş olduğu, üç kıtaya yayılan, çok büyük bir coğrafyaya dair önemli veriler barındırmakta ve bu durum Osmanlı arşivlerini dünyanın en önemli arşivlerinden birisi konumuna yükseltmektedir. Devlet arşivleri genellikle vergi, asker sayımı, siyasi ve mali hususlar ve bu gibi resmi konulara dair veriler içermekte olsa da asırlar boyunca meydana gelmiş bazı ilginç ve enteresan olaylar da arşivlerimizde bulunan belgelerde karşımıza çıkabilmektedir. Bu olaylardan en dikkat çekenleri ise yaşanan gök olaylarını, halkın ve devlet ricalinin bu gök olaylarına yönelik korku ve şaşkınlıklarını aktaran belgelerin anlatımlarıdır. Ve hiç şüphe yoktur ki bu belgeler ve anlattıkları olaylar, uzay bilimcilerinin araştırma ve çalışmaları için de, çok mühim ve eşsiz verilerdir.
Mesela dünya tarihinde bir göktaşı yüzünden ölen ilk insanın bir Osmanlı vatandaşı olduğunu gösteren ve tarihte insan ölümüne sebep olan en eski meteor faciasını anlatan 1888 tarihli belge Osmanlı arşivlerinde bulunmuştur. Söz konusu belge 24 şubat 2020’de “Meteoritics & Planetary Science” dergisinde yayınlanarak literatüre kazandırılmış ve bilim aleminde ses getirmiştir.[1] Bir meteorun düşüşünü anlatan ve meteorun sebep olduğu etkiden ayrıntılı şekilde bahseden bu belge hem uzay bilimcileri için önemli bir kaynak teşkil etmiş hem de Osmanlı arşivlerinin tüm insanlık ve bilim dünyası için çok değerli olduğunu göstermiştir.
1888 tarihli bu belge kayıtlı tarihte meteorlar yüzünden ölen ilk insanın Osmanlı vatandaşı olduğunu göstermesi açısından elbette çok önemlidir. Ancak Osmanlı arşivlerinde bir başka meteor olayını anlatan ve söz konusu olaydan 30 yıl öncesine ait olan iki belge daha vardır ki bu doğa olayını çok ayrıntılı şekilde tarif etmektedir.
1858 yılının haziran ayında, o dönem Osmanlı’ya tâbî olan ve günümüzde Irak’ta bulunan, Şehr-i Zor’da yani Kerkük civarında bir meteor hadisesi meydana gelmişti. Şehr-i Zor mutasarrıfı İsmail ve Kerkük Posta Müdürü Hasan tarafından İstanbul’a bildirilen ve meydana geliş şekli çok ayrıntılı olarak anlatılan bu gök olayı halkı büyük bir korkuya sevk etmiş, İstanbul ise bu olayla yakından ilgilenerek incelenmesi için emirler vermişti. Kerkük mutasarrıfı olayın akşam ezanından yirmi beş dakika sonra, Kerkük posta müdürü ise gece yarısında meydana geldiğini söylemektedir. Ayrıca Kerkük posta müdürü Hasan, gece yarısından iki saat sonra gökyüzünde yine başka bir yıldızın daha görüldüğünü ifade etmektedir. Tüm bu veriler aslında bu olayın bir meteor yağmuru olabileceğini düşündürmekte, 18 haziran 1858 Cuma gecesi boyunca Kerkük civarında büyük bir meteor yağmurunun gözlendiğini ve akşam ezanı raddelerinde kasabanın iki buçuk saat uzağındaki bir yere düşen meteorun halkta ve devlet görevlilerinde büyük bir telaşa sebep olduğunu göstermektedir.
Her iki belgede de hem posta müdürü hem de mutasarrıf öncelikle eyyam-ı bahurun erken gelişinden, aşırı sıcakların halkı perişan ettiğinden ve bu durumun daha önce hiç yaşanmamış olduğundan yakınmaktalar ve esasen belgelerin devamında bahsedecek oldukları meteor hadisesi ile aşırı sıcaklar arasında bir bağlantı kurmaya çalışmaktadırlar. Musul ve Kerkük’te aşırı sıcaklardan iki yüz elli kişinin öldüğünü, çiftçilerin ekinlerini bile biçmediğini, insanların mahzen ve mağaralara saklandığını ifade ederek kendilerince olayın vehametini aktarmaktadırlar.
Belgelerdeki anlatımlara göre 18 haziran 1858 Cuma akşamı, akşam ezanından yirmi beş dakika sonra, posta müdürüne göre gece yarısında, hava parçalı bulutluyken gökyüzünde devasa bir ateş topu belirmişti. Meşale gibi parlak ve büyük bir ateş topu mizan ile akrep burcunun arasında belirip bir mızrak boyu miktarı güney yönünde, bir mızrak boyu miktarı da batı yönünde hizalanan bir ışık huzmesi meydana getirmişti. Meteorun saçtığı ışık o kadar kuvvetliydi ki ay ışığı kaybolmuş, hizasında bulunan bulutlar kırmızı renge bürünmüştü. Bulutları delip yeryüzüne düşecek gibi görünen ateş topu, mutasarrıfın betimlemesi ile, bu sırada marpuç şekline benzemiş ve üç dakika kadar bu halde görünmüştü. Ardından kuvvetli ışık simsiyah bir duman haline gelerek batı ufkuna doğru kaymaya başlamış ve bu sırada üç defa şiddetli top sesi duyulmuş ve kasabanın iki buçuk saat uzaklığındaki bir yere şiddetli bir yıldırım düşmüştü. Bu siyahlık top seslerini müteakip kuzeye yönelmiş ve dört dakika boyunca tüfek sesi gibi sesler çıkardıktan sonra ortadan kaybolmuştu. Gece yarısı ve takip eden saatlerde ise gökyüzünde ışıklar belirmeye, yıldızlar kaymaya devam etmişti.
Mutasarrıfın ve aynı zamanda posta müdürünün anlatımları aslında bilimsel açıdan bir meteor yağmuru sırasında yaşanan ‘meteor düşmesi’ hadisesinin tarifinden ibarettir. Mizan ve akrep burcu meteorun ne yönden geldiğini ifade etmek amacıyla belirtilen bir koordinat kavramı olarak algılanmalıdır. Buna göre bu meteor akrep ve mizan burçlarının arasında belirerek güneybatı ekseninde yeryüzüne yönelmiş ve bu sırada atmosfere girerek yanmaya başlamış, ardında mızrak şeklinde bir iz bırakarak gökyüzünü kırmızıya boyamıştır. Üç dakika kadar uzun bir ışık silindiri gibi gözlendikten sonra infilak ederek parçalara ayrılmıştır. Halkın top sesi olarak algıladığı bu ses esasen meteorun infilak ederken çıkardığı patlama sesidir, ışığın kaybolup ateş topunun siyah bir hal alması da bunu desteklemektedir. Patlamanın etkisi ile meteorun ardında bıraktığı daha küçük kaya parçalarının kasaba yakınlarına düştüğü, meteordan arta kalanların ise dört dakika boyunca yeryüzüne yağdığı, yağarken tüfek patlaması benzeri seslerin duyulmaya devam ettiği anlaşılmaktadır.
Mutasarrıfın ve Posta müdürünün verdiği bilgilere göre meteor parçalarının düştüğü yerde çobanlık yapan Lefiz isimli bir adam olay yerine giderek bazı taş parçalarını toplamış, yaklaşık bir veya bir buçuk kilo ağırlığındaki göktaşları İstanbul’a gönderilmiştir. Burada tophane uzmanları tarafından incelenen numuneler ise müzeye kaldırılmıştır.
Osmanlı belgelerinde anlatılan gözlemler günümüzde gözlemlenen meteor olayları ile ve uzay bilimcilerin anlatımları ile neredeyse tamamen örtüşmekte, bu da söz konusu olayın gerçekliğini kanıtlamakta ve belgelerin kıymetini daha da artırmaktadır. Günümüzde artık bilimsel birikimimiz sayesinde bu tür gök olaylarının doğal hadiseler olduğunu, sebeplerini ve olası sonuçlarını bildiğimiz için endişe etmiyor aksine bu görsel şöleni izlemek için fırsat kolluyoruz. Ancak bundan tam 165 yıl önce Irak yakınlarında yaşayan ve bir meteorun infilakına ve irili ufaklı parçalarının yeryüzüne düşüşüne şahit olan insanlar bunu kıyamet alameti olarak görmüşler, ibadethanelere sığınarak feryat, figan ve gözyaşları içinde dua ederek bu ‘korkunç’ alametin etkilerinden korunmak istemişlerdi.
Şehr-i Zor Mutasarrıfının Mektubu:
İzzetlü Efendim
Bu havâli eğerçe bilâd-ı hârreden mâdud ve bâzı seneler eyyâm-ı bahurânın harâreti en ziyâde şiddetli gününde otuz beş nihâyet otuz yedi derece meşhûd olduğu derkâr ise de bu sene-i mübâreke hasebiyle eyyâm-ı mezkûreye elli altı gün kalarak yani şehr-i mayısın yirmi ikinci gününden itibâren havaların şiddet-i harâreti otuz dokuz dereceye terakki ve bu havâlice hiçbir senede mesbuku olmayarak zemîn-i küre nâr ve rîzesinin şerâre-i ateşbâr ve envâi haşeratla mâr ve çıyan-sûrahlara girîzan olduğu misillü herkes dahi seyr ve hareketi terk bâbında draht-bî berk iltihâb-ı hararet arzusuyla zîr-i zemînleri ihtiyâr edip işbu harârete nispetle tâb-ı temmuz-numune olarak şemsin tulûu kâne esmândan ateşin vukuunu nişâne göstermekten nâşî ashâb-ı ziraat ekinlerini biçmeye bile cür’et edemeyip Kerkük ve havâlisinde isâbet-i harâretten yirmi otuz ve aliyy’ül-rivâyet Musul toprağında yüz elli neferi mütecâviz nüfusu telef olduğu müteâkip mâh haziranın altıncı Cuma gecesi ezan-ı mağribi yirmi beş dakika mürurunda âsmanda hafif ve müteferrik hamrâtlı bulut olduğu halde mîzan ile akrep burcunun meyânından şekli müdevver ve meşale gibi ziyâ-perver sâika bir kâh mesâbe bir nâr-ı azîm zuhûruyla bir rumh miktarı kutb-u cenûbî tarafına ve bir rumh miktarı mağrib cânibine müthed ve şuâ-yı kameri gayb etti ra’d da müsted olup nâr-ı mezkur sârî olduğu hizâda bulunan bulutlar mahallinden aşağı ve tekrar suud eylediği ve ziyâsı dahi marpuç şeklinde ve iki üç dakika miktarı yere sukut edecek gibi alâmet-i hamreti gayr-ı zâil ve müehhiren alamet-i mezkure mahallinin siyaha mâil olduğunu herkes bâd’el-müşahade mezkur siyahlık şiddetle mağrib tarafına akıp ufka karîb oldukda savt-ı hâil ile üç defa adeta top gibi şiddetle ve bâde kutb-u şimâlî tarafına meyl ederek dört dakika miktarı alay ateşi misillü seslenmiş ve bu hâlet-i mahfufe akşamüzeri olduğu halde zuhurundan herkes bir dehşet-i istila ve beldenin etraf ve cevânibinden semâvî nice kimesneler kemâl-i haşyetten ve sâir güne alametlere mübtelâ ve mâ-hâsıl-ı kelâm bu âna kadar görünmemiş ve işitilmemiş olduğundan kıyâm-ı saat emâresidir diyerek terk-i mâsiva etmiş olmasına nazaren karanlık gece saat üç dört sularında olması takdirinde ahâli ne sûretle dûçâr-ı ızdırab olmuş olacağı … tarif bir keyfiyettir. Ve bu hâdisenin cümlesi altı yedi dakika imtidâd ederek derhal bulutların izalesiyle havalar itidale mübdel olarak herkes kesb-i istirahat eylemiştir. Lef’en beyân olunduğu üzere ateş-i mezkur top gibi seslendiği sırada kasabadan iki buçuk saat mesafede yere yıldırım gibi bir nesnenin isâbet eylediğini kırda bulunan çobanlar bi’l-müşâhade ferdası gün mahal-i mezkûru yoklayıp bulmuş oldukları alâmeti Lefiz nâm çoban getirmiş ve led’el-muayene bu havâlide bu misillü mâdeniyat görünmemiş olduğu vechile işbu hâlet-i garibiyye dahi buralarca görünmemiş ve işitilmemiş nesne idüğünden keyfiyetin ihtârıyla alâmet-i mezkure sû-yı sâmilerine bais ve tisyâr kılınmıştır efendim.[2]
Kerkük Posta Müdürü Hasan’ın Mektubu:
Mâruz kullarıdır ki
….. İşbu yetmiş dört senesi mâh-ı mayısının on beşinci gününden itibaren bu havâlice derkâr olan harâret-i hava günbegün istidad bularak kırk dereceyi güzâr ve şiddet-i harâretten etrâfta hayme ve hânenişin olanlardan iki yüz elli kadar nüfus-u âdem ve itlâf ile derûn-ı şehirde ikâmet etmekte olanlar geşt-i güzârı terk ile mahzen ve kuyularda ikâmet ve sükûneti ihtiyar ve mezruâlen sayfiye ve sâire dahi şiddet-i harâretten hod be hod ateş alarak ihrak bi’n-nâr olmak derecelerine varmış iken haziranın altıncı Cuma gecesi saat yarım raddelerinde bir ahter-i ziyâkester bir vehibden huruç ile rûnüma olan şuâ ziya-yı kameri izale ederek kıbleye müteveccihen üç dört rumh miktarı imtidâd etmiş ve müteâkıben ateş tâlimi misillü ve sâika bir kuvvet-i mehip olarak üç dakika kudret topları endaht ve on beş dakika kadar tüfek tâlimi gibi sadâlar zuhur ve mütevâliyen ruy-ı esmânda hâle-i kamer miktarı ateşler müşahade olunup beş altı dakikadan sonra … mestur ve bir iki saat mürurundan sonra diğer bir sitâre dahi kezalik birûz ile meşhud ve manzur olmasına ve şimdiye kadar buralarca bu makûle müthiş alâim-i semâiyyenin vukuu mesbuk ve meşhud olmamasına mebnî ahali mahşer-i cân ve baş havfına dûçar ile gerek İslam ve gerek Yahudi ve sair herkes kendi ayinince bi’l-cümle mesâcid ve cami ve kilise mâbedgahlara şitâb ile baş açarak ve niyaz saçarak kilisenin ezan-ı muhammedî ve elemânî mollanın kerdibine îsal ve bu hâlet-i mütevehhimde gerek ricâlden ve gerek nîsadan çok kimesne kemâl-i telaş ve havfından bî-mecal olup ekser nisa taifesi ve müteaddid sıbyan dahi … giriftar ile feryad ve sada-yı sihr-esire ulaşmış ve bu alâim-i vakıadan sonra şiddet-i hararet teskîn olarak havalar kesb-i ferah ve mülayimet etmiş ve birkaç gün sonra mezkur kudret toplarının isabet eylediği mahallerden bir kıyye ağırlığında hampâreler parçası dahi buldurularak cânib-i hükümete götürülmüş olduğu mâlum-u ilm-i âli velînimetime buyurulmak zımnında arz ve beyân-ı hâl ihbar kılınmıştır. Ol bâbda ve her halde emr-u fermân hazret-i veliyy’ül-ihsan efendimindir.[3]
[1] O. Unsalan ve diğerleri, “Earliest Evidence Of A Death And Injury By A Meteorite”, Meteoritics & Planetary Science, 2020, S. 55, s. 886-894.
[2] B.O.A İ.DH. 408-27027 s.1.
[3] BOA. C.MF. 183-9136 s.1.
Yorumlar
Kalan Karakter: