Yahudilerin tarihteki 3'üncü sinagogu, ihtişamını koruyor
Nermin UÇTU- İlker KILIÇASLAN/MANİSA, (DHA)- MANİSA'nın Salihli ilçesindeki Sardes Antik Kenti'nde bulunan, Yahudilerin dünyada üçüncü tapınağı olarak bilinen Sardes Sinagogu, ihtişamıyla dikkat çekiyor. Avrupa'nın ve Türkiye'nin ilk havrası olan, ancak fazla bilinmeyen sinagog, özellikle Amerika'da yaşayan Yahudilerden ilgi görüyor.
Salihli'deki birçok medeniyete ev sahipliği yapan Sardes Antik Kenti, bu medineyetlere ait dini yapılarla da ilgi uyandırıyor. Tapınakların yer aldığı Sardes Antik Kenti'nde, Musevi cemaatinin yaşam sürdürdüğünün kanıtı olan Sardes Sinagogu, hala ihtişamını koruyor. Yahudiler için önemli olan Kudüs'teki Ağlama Duvarı olarak bilinen Süleyman Tapınağı ile Babil'deki kerpiç sinagogun ardından üçüncü önemli havra olan Sardes Sinagogu, inanç turizmi açısından önem taşıyor.
TARİHİ HAKKINDA BİLGİLENDİRDİ
Seferad Sinagogu olarak da bilinen havrayla ilgili bilgi veren Salihli Turizm Derneği Onursal Başkanı Araştırmacı Mustafa Uçar, M.Ö. 215-212 yıllarında yapıldığı tahmin edilen sinagogun bölgeye gelen 2 bin haneden oluşan yaklaşık 10 bin kişilik Yahudi cemaati tarafından kullanıldığını anlattı. Yüzyıllar öncesindeki yaşamın izlerinin hala korunduğunu dile getiren Uçar, Yahudilerin Eskinazi ve Sefarad kollarına ayrıldıklarını ve Seferad kolunun İspanya Endülüs'ten doğduğuna inanıldığını, ancak Endülüs'ten önce Seferad kolunun bu coğrafyada yaşadığını ifade etti. Uçar, "Burası dünyanın bilinen üçüncü sinagogu olması adına önemlidir. Yahudilerin Seferad kolu buradan çıkmıştır. M.Ö 215-212 yıllarında 2 bin hane, yaklaşık 10 bin kişi buraya geliyor. Geleneklerine, göreneklerine bağlı olarak Sardes merkezli Anadolu'ya ilk gelenler, burada sinagog kuruyorlar. Avrupa'nın ve Anadolu'nun ilk sinagogu" diye konuştu.
Bölgenin depremlerden etkilendiğini anlatan Mustafa Uçar, altta bir tabaka daha olduğunu söyledi. Toprak altında kalan tabakanın üstüne M.S 166 yılında sinagog yapımına başlandığın ve M.S. 211 yılında tamamlandığınıbelirten Uçar, "617 yılına kadar burada kalıyorlar. Ancak daha sonra Yahudiler batıya doğru yola çıkıyor. İspanya'ya, Endülüs'e gidiyorlar. Seferad aslında Lidya'dır" dedi.
‘O DÖNEMDE DE SPONSORLUK VARMIŞ’
Sinagogda zamanında bin kişinin ibadet edebildiğini dile getiren Uçar, havrada cemaatin sorunlarının çözüldüğünü ve nikah kıyıldığını belirterek, zeminde yer alan mozaiklere dikkat çekti. Mozaiklerin üstünde sinagogun yapımına katkı sağlayan kişilerin isimlerinin yer aldığını kaydeden Uçar, sponsorluk anlayışının o dönemde de bulunduğunu belirterek, "Arka planda yer alan 3 basamaklı mermer alana 'Onur locası' adı veriliyor. Yahudi yaşlılar oturuyor ve cemaatin arasındaki sorunlar çözüme ulaştırılıyor. Locanın önündeki sehpada, hahambaşı vaazlarını veriyor. Sehpanın önündeki 4 taşın olduğu alanda da nikah kıyılıyor. Zamanında Anadolu'nun en büyük ve tek sinagogu olarak geçiyor. Bin kişi ibadet edebiliyor. Doğu tarafından 3 kapısı var. Orta kapıdan hahamlar, sağ ve sol kapıdan da haremlik-selamlık usulüne göre kadınlar ve erkekler giriyor. Orta kapının her iki tarafında da yüksekçe yerler var. Bu yerlerde zamanında Hazreti Süleyman'ın emanetleri ve din kitapları saklanıyordu" diye konuştu.
'GENÇ KIZLAR 7 KEZ YIKANARAK GÜNAHLARINDAN ARINIYOR'
Havranın ortasında yer alan 'havuzlu salon' hakkında bilgi veren Uçar, ritüellerden de bahsederek, "Yahudiler ellerini yüzlerini yıkayıp bu havuzda temizliklerini yapıyor. Ayrıca evlenecek olan genç kızlar, havuzun içinde 7 kez oturup kalkarak günahlarından arınıp, eşlerinin evlerine giderler. Bu salonda 14 sütun var. Dört ayrı köşedeki dört sütun, yukarıdan bakıldığında kalp şeklini taşır. Yehova tanrının adı, ancak aynı zamanda sevgiyi, aşkı ifade eder. Kalp şeklindeki bu sütunlar, dört bir tarafınız sevgiyle dolsun anlamına geliyor" dedi.
'TÜRKİYE'DE VE AVRUPA'DA ÇOK FAZLA TANINMIYOR'
Sinagogun 1962 yılında antik kentte yapılan kazılarda ortaya çıktığını anlatan Uçar, havranın Türkiye'de ve Avrupa'da çok fazla bilinmediğini, ancak Amerika'da tanındığını söyledi. Uçar, "Burası gerçekten Yahudi cemaati tarafından gezilip görülmesi gereken bir yer. Bir nevi Seferad kolunun hac yeri olarak görülmesi gereken, nadir yerlerden biridir. Yurt dışında, özellikle Amerika'da Yahudiler tarafından burası çok iyi biliniyor. 1962'den 1972 yılına kadar olan restorasyon çalışmaları sırasında sponsorluğu Amerika'daki Yahudiler yaptı. Ancak Avrupa'da ve hatta Türkiye'de çok fazla bilinmiyor" diye konuştu.
‘İNANÇ TURİZMİNE KAZANDIRILMALI’
Musevi cemaatinin din adamlarından oluşan bir heyetin Sardes'teki sinagoga gelip inceleme yaptığını dile getiren Mustafa Uçar, gizli kalmış sinagogun ülkenin inanç turizmine kazandırılması gerektiğini söyledi. Uçar, "Önümüzdeki yıllarda restorasyon yapılıp üstünün kapatılması planlanıyor. İnanç turizmi için buranın tanıtılması gerekiyor. Fuarlarda sinagogun fotoğrafları ve filmleri yayınlanmalı. Tanıtımı yapıldığı zaman, insanlar merakla görmeye gelecekler. Duvarlardaki freskler ve yerlerdeki mozaikler gerçekten çok ilginç" dedi.
FOTOĞRAFLI
DHA-Genel - Türkiye-Manisa - Nermin UÇTU- İlker KILIÇASLAN
Yorumlar
Kalan Karakter: