TURGUTLU KALESİ’NE DAİR
Hasancan ERALACA Yazdı
Turgutlu Kent Müzesi uzmanı tarihçi Hasan Eralaca, Turgutlu tarihine ışık tutacak bir çalışma yaptı. Bugün var olmayan Turgutlu Kalesi’ne dair çalışmalar yapan tarihçi Turgutlu Kalesi’ni Yankı Gazetesi’ne anlattı.
Eralaca’nın yazısı şu şekilde: “Turgutlu yakın denilebilecek bir geçmişte iki büyük felaket yaşamıştır. Bunlardan ilki 1865’te meydana gelen ve ‘harik-i kebir’ yani ‘büyük yangın’ olarak bilinen yangındır ki bu felaket sırasında şehrin üçte ikisinin tamamen yok olduğu bilinmektedir.[1] Bu faciadan sonra Turgutlu hızla ayağa kaldırılmış ve adeta yeni bir şehir kurulmuştur. Bu büyük yangından 57 sene sonra yani 1922’de ise İzmir’e doğru geri çekilmekte olan Yunan ordusu şehri ateşe vermiş, yüzlerce insan şehit edilmiş, Turgutlu’nun %97’si bu yangın sırasında tamamen yok olmuştur.[2] Bugün ayakta olan Kasabamız, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden ayağa kaldırılmış şehirlerinden sadece birisidir. Turgutlu, kısaca değinmeye çalıştığımız bu felaketlerin hepsini atlatabilmiş ve işte sahip olduğu kültürel birikim ve yerel hafıza sayesinde, yani esasında ‘Kasabalılık’ bilinci ile, varlığını asırlar boyunca devam ettirebilmiştir. Ancak bu felaketler Turgutlu’da bir zamanlar var olan birçok eserin ve yapının günümüze ulaşamamış olması sonucunu da doğurmuştur.
Turgutlu’nun yerel hafızasının kayıt altına alınması, eldeki arşiv belgelerinin sunduğu bilgilerin derlenmesi, Turgutlu tarihinin her yönü ile araştırılmaya başlanması bundan yaklaşık 35 yıl önce dönemin Belediye Başkanı Mehmet Tüzel Gökyayla’nın çabaları ve girişimleri ile başlamıştır. Şehri asırlar boyunca ayakta tutan ve varlığını devam ettirmesini sağlayan kültürel ve yerel birikimin gelecek nesillere aktarılmasını amaçlayan bu çalışmalar, modern dünyada bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bugün Turgutlu Kent Müzesi bünyesinde gerçekleştirilen ve 35 yıllık bir birikimin meyvesi olan çalışmalar, Turgutlu tarihinin bilinmeyenlerini veya yanlış bilinenlerini tüm yönleri ile ortaya koymaktadır. Ancak elimizdeki binlerce sayfa arşiv belgesinin bize sunduğu eşsiz bilgilere, şehir merkezinde ve taşramızda bulunan yapıların gösterdiği ipuçlarına ve büyüklerimizin aktardığı sözlü tanıklıklara rağmen Turgutlu’nun tarihi ile ilgili henüz cevaplanamayan birçok soru bulunmaktadır. Örneğin: Bu şehir ne zaman ve kimler tarafından kuruldu? 15. ve 16. yüzyılda küçük bir köy iken Turgutlu’yu büyük ve gelişmiş bir merkez haline getiren esas etkenler nelerdi? Çevresinde bulunan 78 köy, tarihin farklı dönemlerinde terk edilip kaybolmuşken Turgutlu nasıl varlığını devam ettirebildi?
Bunlar ve en az bunlar kadar önemli düzinelerce soru, hala yanıt bulmayı beklemekte; cevap bulmaya yönelik çabalarımız ise her seferinde tüm soruların yanıtlarının birbiri ile bağlantılı olduğunu bize göstermektedir. Çünkü büyük resmin bazı bölümlerinin henüz karanlık olması, araştırmacıları ister istemez bazı çıkmazlara sokmaktadır. İşte karanlık olan kısımlardan en önemlisi de okumakta olduğunuz bu yazının esas konusudur. Bu konu aynı zamanda yukarıda sormuş olduğumuz 2. ve 3. soruların cevaplarından birisi olan ‘Turgutlu Kalesi’nin mevcudiyetidir.
Günümüzde var olmadığı ve hatırlayanlardan da yaşayan kimse kalmadığı için Turgutlu’da vaktiyle bir kale bulunduğu bilgisi yalnızca bu konuda çalışan birkaç araştırmacı tarafından bilinmekte ve bu bilgi sadece bir akademik çalışmada tek bir cümle ile geçiştirilmektedir. Bu sebeple Turgutlu Kalesi, görmek istediğimiz büyük resmin karanlık kalmış noktalarından birisidir. Aynı zamanda bu kale Turgutlu’nun yaşamış olduğu facialar sırasında yok olmuş önemli eserlerden ve yapılardan da birisidir.
Bilindiği üzere Turgutlu’nun içerisinde bulunduğu coğrafya, yaklaşık yedi asır önce Saruhan Bey komutasındaki Türkler tarafından fethedilmiş[3] ve bu bölgede hem yeni yerleşimler kurulmuş hem de mevcut yerleşimler birer Türk kasabası hüviyetine bürünmüştür. Bugünkü bilgimizle Turgutlu’nun antik bir yerleşim yeri üzerine kurulmadığı, ‘Turudlu’ isimli küçük bir Türkmen köyü olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Ancak elimizdeki arşiv belgeleri söz konusu köyün hangi tarihlerde kurulduğuna dair şimdilik bir bilgi vermemektedir. Çünkü ‘Turudlu’ isminin geçtiği en eski tarihli arşiv belgesi 1456 yılına aittir[4] ve bu belge de köyün söz konusu tarihten ne kadar süre önce kurulduğuna dair bir veri sunmamaktadır.
16. yüzyıla ait tahrir defterleri ise 15. yüzyıla ait kaynaklara kıyasla Turudlu köyüne dair çok ayrıntılı veriler barındırmaktadır. Turudlu 1531 yılında Yengi nahiyesine bağlıdır ve nahiyenin en büyük köyü olarak tahmini 1.154 kişilik bir nüfusa sahiptir. Bu tarihte köyün toplam arazi miktarı 2.460 dönümdür. 1575 yılında ise köyün nüfusu büyük bir artış göstererek 1.973 kişiye yükselmiş, arazi miktarı da 5.025 dönüme çıkmıştır. Öte yandan 1531-1575 yılları arasında köyde bir cami, 4 mescit, 1 hamam ve 1 muallimhane de inşa edilmiştir.[5]
16. yüzyılda Turudlu’nun da bağlı olduğu Yengi nahiyesinin 45 köyünün 41’i günümüze ulaşamayarak kaybolmuştur.[6] Turudlu ise, çevresindeki köyler kaybolurken, hızla büyümeye devam etmiş ve 17. yüzyılda artık ‘Kasaba’ statüsüne yükselmiştir. Bu büyümede şüphesiz Turudlu’nun önemli ticaret yollarının üzerinde bulunuyor olmasının büyük etkisi vardır ancak zannımızca esas sebep Turudlu’ya inşa edilen kalenin sağladığı asayiş ve güvenliktir. Zira aşağıda transkripsiyonunu verdiğimiz 15 Mart 1609 tarihli belgede bu durum açıkça ifade edilmektedir:[7]
Mağnisa kadısına hüküm ki
Südde-i saadetime mektup gönderen merhûm ve mağfurlehâ vâlidem sultan tâbe-serâhunun kazâ-yı mezkûra tâbî kasaba-i Turgudlu ahâlisi meclis-i şer’e gelip bundan akdem celâli ve sâir eşkıya kasaba-i mezbûreyi ve etrafında olan karyeleri tahrip etmekle dağlara firâr eylediğimizden sonra tahsin için kasaba-i mezbûrede bir bârû binâ eylemeye emr-i şerîf verilmeğin bârû yapılıp cümlemiz emvâl ve erzâkımız ile eşkıya taaddisinden âsûde iken hâlâ Saruhan Sancağı beyi bazı kimseler zikr olunan bârûnun hedmine emirler etmekle yıkıntıdan hâlî olmayıp şöyle ki hedm oluna cümlemiz terk-i diyâr eylemek sezadır deyu zikr ve beyân kalenin ibkâsına emr-i şerifim ricâ eylediklerini arz eylediler buyurdum ki
Vusûl bulan bu hususu Müslümanlar ve âyân-ı vilâyetle görüp eğer kale-i mezbûrenin kimseye zararı olmayıp fukarâya ve reayâya ve berâyaya nef’iyesi var ise hâl üzere ibkâ edip mîr-i müşârunileyhin arzusunu men ve ol veçhile def ve hedm ettirmeyesin.
Târih 8 Zilhicce 1017.
Belge, Turgutlu ahalisi tarafından padişaha yazılan bir mektuba cevap niteliğindedir. Turgutlulular Sultan 1. Ahmet’e bir mektup yazmışlar ve padişah da isteklerini değerlendirip uygulanmak üzere Manisa kadısına bu yazıyı göndermiştir. Belgede anlatıldığına göre Celali eşkıyaları Turgutlu ve çevresindeki köylere baskınlar yapıp ahaliyi soyduğu için Turgutlu ahalisi dağlara kaçmış, bunun sonucunda bilinmeyen bir tarihte padişahın emriyle Turgutlu’ya bir kale inşa edilmiştir. Ancak Saruhan sancak beyi 1600’lerin başlarında meçhul bir sebeple bu kaleyi yıktırmak istemiş ve bu amaçla girişimlerde bulunmuştur. Turgutlu ahalisi ise yazdıkları mektupta padişaha hitaben ‘eğer bu kale yıkılırsa biz mallarımız ve erzaklarımızla dağa kaçmak zorunda kalırız’ demekte ve dolayısıyla bu kalenin yıkılmaması için padişahtan ricada bulunmaktadırlar. Padişah 1. Ahmet bu hususu değerlendirmiş ve Manisa kadısına ahali ve yöneticiler arasında hakem olmasını emretmiş, ‘eğer kalenin kimseye zararı yoksa ve hatta ahali bundan fayda görüyorsa kalenin yıkılmasına engel ol’ şeklinde talimat vermiştir. Kadı da bu kalenin herhangi bir zararının olmadığı yönünde hüküm vermiş olmalı ki, Turgutlu’daki bu kale varlığını devam ettirmiştir.
Kalenin inşa edildiği ya da bu belgeye konu teşkil ettiği dönem olan 17. yüzyılın başları, Turgutlu’nun da içerisinde bulunduğu coğrafyanın isyanlar ve eşkıyalık hareketleri ile sarsıldığı bir dönemdir. Örnek vermek gerekirse Celali Kalenderoğlu Mehmet 1606-1607 yıllarında, hemen ardından ise eski Aydın muhassılı Yusuf Paşa, Manisa ve etrafındaki yerleşim yerlerini el geçirmiş, bu isyan ve eşkıyalık hareketleri bölgede büyük ölçekli ekonomik ve sosyal sarsıntılara sebep olmuştu.[8] Asayişin bozulduğu böyle bir ortamda Turgutlu kalesi bulunduğu köyün güvenliğini sağladığı için ovada olan ve eşkıyanın tehdidi altında bulunan köylerin daha emniyetli olan Turgutlu’ya göç etmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. Gürköy, Davutlu, Yaya, Bostanlı, Alacalı, Çıvgalı gibi köylerin kaybolduğu dönem ile Turgutlu’nun hızla büyümeye başladığı dönemin aynı olması, bu savı güçlendirmektedir.
Öte yandan Turgutlu’da bir kale bulunuyor olması, aynı zamanda kasabanın yakınlarında büyük bir askerî birliğin de konuşlanmış olduğunu göstermektedir. İmparatorluğun asli askerî unsuru olan yeniçerilerin bir birliğinin Turgutlu Kalesi’ne yerleştirildiği ve bu tarihten sonra Turgutlu’da önemli miktarda yeniçerinin bulunduğu görülmektedir. Osmanlı arşivlerinde bulunan birçok belge Turgutlu yeniçeri serdarına verilen emirleri içermektedir ki bu durum Turgutlu’da, başlarındaki kişiye serdar denilmesinden dolayı, oldukça büyük bir yeniçeri mevcudiyetinin olduğunu göstermektedir. Öte yandan ilerleyen tarihlere ait bazı arşiv belgelerinde Turgutlu’da kayıtlı kişilerin küçümsenmeyecek kısmının bir yeniçeri unvanı olan ‘beşe’ sıfatı kullanılarak kaydedildiği görülmektedir. 1683 yılında Turgutlu’yu ziyaret eden Evliya Çelebi’nin, seyahatnamesinde Turgutlu halkı için ‘anadan doğma kızanları yeniçeridir’ ifadesini kullanması da buradaki yeniçeri etkisini gözler önüne sermektedir.
Turgutlu Kalesi’nin nerede bulunmuş olduğu, ne zaman terk edildiği ve günümüze niçin ulaşamadığı konusunda henüz net bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Yeniçeri Ocağı 15 Haziran 1826’da kaldırılmış ve Osmanlı Devleti yepyeni bir askeri teşkilat yapısına geçmiştir. Turgutlu Kalesi’nin de ocağın kaldırılması ile işlevini yitirdiği ve zamanla yıkılıp yok olduğu veya farklı amaçlarla kullanıldığı ve muhtemelen bir süre sonra tamamen yok olduğu düşünülmektedir. Kalenin muhtemel konumu ve Turgutlu’ya ‘Kasaba’ ismini kazandırması hakkındaki düşüncelerimizi önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan Mehmet Gökyayla ile birlikte hazırlamakta olduğumuz yazılarda okuyabilirsiniz.”
Yorumlar
Kalan Karakter: