KARACA AHMET SULTAN ZAVİYESİ VE TÜRBESİ
Hasancan Eralaca
Turgutlu ve çevresinde tarih boyunca var olmuş ancak günümüze ulaşamamış olan birçok tekke, zaviye ve türbe olduğu bilinmektedir. Tekke ve zaviyelerin ve genellikle bunlar etrafında oluşan türbe ve yatırların elbette birçok işlevi bulunmaktaydı. Ancak bu mekânlar esasen din büyüğü olarak kabul edilen ve toplumun kutsallık atfettiği önemli zâtların ruhaniyetini muhafaza eden yerler olarak kabul edilirlerdi. Bu mekânlar ve etraflarında oluşan dinî inanışlar, uygulamalar ve gelenekler asırlar boyunca devam etmiş ancak birçoğu günümüze ulaşamamıştır ve bunlardan belki de en önemlisi, günümüzde Turgutlu ilçe sınırları içerisinde bulunan Karaca Ahmet Sultan Türbesi ve Tekkesi’dir.
Karaca Ahmet Sultan, Anadolu ve Balkanların birçok yerinde türbesi bulunan, tarihçilerin bu türbelerden hangisinin gerçek, hangisinin ‘makam’ hükmünde olduğu konusunda henüz kesin bir yargıya ulaşamadığı önemli bir şahsiyettir. Tarihsel kişiliği ve yaşadığı dönem tartışmalı olsa da Turgutlu’da zaviyesi ve türbesi bulunan Karaca Ahmet’in 14. yüzyılda yaşadığı ve Manisa’nın fethi sırasında Saruhan Bey’e yardımcı olduğu bilinmektedir.[1] Yazımızın esas konusu işte bu tekke ve türbenin yerini tespit etmek olduğundan Karaca Ahmet Sultan’ın tarihî şahsiyeti üzerinde durmayacağız.
Günümüze ulaşamayan Karaca Ahmet Sultan Türbesi ve Tekkesi’nin nerede bulunduğunu tarif eden en önemli belge Hoşkadem Paşa Vakfiyesi’dir. Söz konusu vakfiyeden, Saruhanoğlu İshak Çelebi’nin kendi mülkü olan Gökağaç Çiftliği’ni Hoşkadem Paşa’ya verdiği, Hoşkadem Paşa’nın da bu arazinin iki çiftlik miktarındaki kısmını, zaten bu arazi üzerinde bulunan ve bu sebeple ihtilafa sebep olan Karaca Ahmet Sultan tekkesine ve türbesine vakfettiği anlaşılmaktadır.[2] Vakfiyede Karaca Ahmet Sultan Türbesi’nin yer aldığı mevkiin hudutları tarif edilirken Gökağaç Çiftliği’nin, türbenin güneyinde bulunduğu ifade edilmiştir. Vakıf kayıtlarından Karaca Ahmet Sultan Türbesi’nin, Gökağaç Çiftliği’nin ve Yengi Pazarı’nın aynı yerde bulunduğu anlaşılmaktadır ki bu durum söz konusu bölgenin oldukça mühim bir mevki olduğunu göstermektedir.
Hoşkadem Paşa, Saruhanoğulları devri komutanlarından olup Revak Sultan Vakfiyesi’nin şahitleri arasındadır. Vakfiyesinde ‘El Emir’ül-kebir Hoşkadem Paşa ibn-i Murteza Bey’ ismiyle anılan Hoşkadem Paşa, Saruhanoğlu İshak Çelebi’nin temlik olarak verdiği arazileri kurduğu vakıflara tahsis etmişti.[3] Ayrıca Hoşkadem Paşa’nın, Turgutlu’ya bağlı Tatar ve Sinirli köylerinde de birer zaviyesi bulunmaktaydı.[4] Bununla beraber Hoşkadem Paşa’nın Sinirli köyündeki zaviyesi evlada meşrut olup Hoşkadem Paşa’nın torunları da Sinirli köyünde yaşamaktaydı.[5]
Saruhanoğulları döneminde vakıf arazisi statüsünde olan Gökağaç Çiftliği’nin ilerleyen yıllarda bir yerleşim yeri haline geldiği ve burada bir köy ve pazar kurulduğu anlaşılmaktadır. Çiftliğin ve dolayısıyla Yengi Pazarı’nın ve Karaca Ahmet Sultan Türbesi’nin yerini tarif eden vakıf kayıtları, Gökağaç köyünün ve pazar mahallinin konumunu ayrıntılı şekilde anlatmaktadır.
Bu anlatımlardan yola çıkarak Karaca Ahmet Sultan’ın türbesinin nerede bulunduğuna dair yapılan çalışmalarda söz konusu vakıf kayıtları esas alınmış; ancak maalesef ki bu mevzu bir neticeye ulaştırılamamıştır. Zira özellikle Çağatay Uluçay ve İbrahim Gökçen, Karaca Ahmet’in türbesinin Horozköy’de olduğunu düşünmüşler; bu yüzden de vakıf kayıtlarını Horozköy’de bulunan ve Karaca Ahmet Türbesi olarak bilinen mekâna uyarlamaya çalışmışlardır. Ancak vakfiyedeki yer-yön tarifleri, mevki ve köy isimleri, Horozköy’deki türbenin konumu ile uyuşmadığından kendileri de gerçek türbenin Manisa Horozköy’de olamayacağını ifade etmişlerdir.
Karaca Ahmet Sultan’ın hakiki türbesinin yerini tarif eden bu kayıtlardan yola çıkan Gökçen, en sağlam delilin Tatar denilen köy olduğunu kabul etmiş ve günümüzde Saruhanlı ilçesine bağlı olan, eski ismi Tatar yeni ismi Yılmaz olan kasabanın bu kayıtlarda sözü geçen Tatar köyü olduğunu düşünmüştür. Ancak vakıf kayıtlarına göre, Hoşkadem Paşa’ya verilen arazinin ve Karaca Ahmet Türbesi’nin Gediz Nehri’nin güneyinde olması gerekir ki Yılmaz kasabası eteklerinde olan bir arazinin Gediz Nehri’nin güneyinde kalması imkânsızdır. Zira Yılmaz kasabası, Gediz Nehri’nin 6 kilometre kuzeyindedir. Ayrıca, Gökçen’in yaptığı gibi, Horozköy’deki tekkeyi[7] Karaca Ahmet’in türbesi olarak kabul ettiğimizde ve bunu vakfiyedeki verilere uyarladığımızda ortaya çıkan arazi, hem on binlerce dönüm büyüklüğe ulaşmaktadır[8] hem de Gediz Nehri bu arazinin kuzeyinde değil; tam ortasında kalmaktadır. Oysaki bu uyarlamayı yaptığımızda, doğudan Karaca Ahmet Türbesi ve kuzeyden Gediz Nehri ile mahdut olması gereken bu arazinin 1.200 ila 1.500 dönüm büyüklüğünde olması gerekirdi. Öte yandan vakıf kayıtlarında geçen Tatar köyü, Yengi nahiyesinin köyleri arasında zikredilmektedir ki, Yengi’ye bağlı olan bir köyün Yılmaz kasabası veya Horozköy civarında olamayacağı çok açıktır. Zira Yengi nahiyesi, sınırlarının en geniş olduğu dönemde bile, batıda Çobanisa, kuzeybatıda ise Gümülceli köyleri ile mahduttu. Horozköy bu sınıra 15, Yılmaz kasabası ise 13 kilometre uzakta kalmaktadır.
Bu uyuşmazlığın farkına varan Gökçen de söz konusu Tatar köyünün burada bahsi geçen Yılmaz kasabası olamayacağını ifade etmiştir. “…Fakat Yılmaz köyünün mevkii düşünülünce vakfiyede işaret edildiği gibi Yengi (Turgutlu) köylerinden olması mantıkî görünmez. Bununla beraber vakfiyede on iki parçadan ibaret ve yüzer dönümlük arazinin hudutları tayin edilirken Karaca Ahmet tekkesi kaydı geçtiğine bakılırsa Tatar köyünün bugünkü Yılmaz olması düşünülebilir. Bununla beraber Yılmaz ile Karaca Ahmet arasında pek çok mesafe vardır. On iki parça yerin vakfiyedeki hesaba göre 1200 dönüm etmesi lazımdır ki bu kadarcık arazi Yılmaz köyü ile tekkenin arasını dolduramaz. Saniyen vakfiyede arazinin şimalinde gedizden bahsediliyor. Hâlbuki Yılmaz eteklerinde vaki olacak bir yerin Gediz nehrinin şimaline düşmesi lazımdır. İşte bu mülahazalar bize buradaki Tatar köyünün başka bir köy olmak ihtimalini düşündürmektedir.”[9]

İbrahim Gökçen, Horozköy’deki türbenin, vakıf kayıtlarında geçen gerçek türbe olmadığını saptamış ancak bunu açıkça ifade etmemiştir. Ancak bu durum Manisa tarihine çok ciddi katkıları olan merhum hocamızın eksikliğinden veya hatasından kaynaklanmamaktadır zira günümüzün imkân ve koşullarından yoksun oldukları ve coğrafyayı bilemedikleri için meseleyi kesin bir neticeye kavuşturamamış, bunu da açıkça ifade ederek yanlış bilgi vermemeye yönelik hassasiyetini ortaya koymuştur.
Diğer yandan Yengi ve Turgutlu’nun tarihî sınırları incelendiğinde mazide Hamzabeyli ve Sinirli köyleri arasında Tatar isimli bir köyün bulunduğu görülmektedir. Bu köy, XVI. asır tahrir defterlerinde Köşk-Pınarı[10] ismiyle kayıtlı olup XIX. yüzyılın ilk yarısında da yine Tatar köyü ismiyle mevcuttu. 1844-1845 yıllarında tutulan temettuat defterlerinde Sinirli köyü ile beraber aynı deftere kaydedilen Tatar köyü, zamanla boşalmış ve günümüze sadece mezarlığının bir kısmı ulaşabilmiştir. Bu köy Gediz Nehri’nin kuzey kenarında bulunmaktaydı ve arazisi günümüzde Musalaryeniköy dâhilindedir.
Hiç şüphe yoktur ki Hoşkadem Paşa Vakfiyesi’nde sözü edilen Tatar köyü bu köy olmalıdır. Zira hem Yengi sınırları dâhilinde kalmakta, hem Gediz Nehri’nin kuzey kenarında bulunmaktadır. Ayrıca, 1/25.000’lik askerî paftalarda ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Coğrafî Bilgi Sistemleri uygulamasında Tatar köyünün bulunduğu yerin bir kilometre kadar güneydoğusundaki araziler ‘Karacaahmet mevkii’ ismiyle kayıtlıdır.
Sinirli ve Musalaryeniköy’de yaşayanların büyüklerinden aktardıklarına göre, yakın bir mazide burada Karaca Ahmet Dede’nin bir türbesi bulunmaktaymış. Çevre köylerden ve Turgutlu’dan birçok kişi bu türbeye gelir; dua eder ve adak adarlarmış. Ayrıca yılın belli dönemlerinde insanlar burada toplanırlar; keşkek döverler ve ‘akırtma’ dedikleri bir yemek yaparlarmış.[11] Ancak bu geleneklerin zamanla unutulması, türbenin atıl kalmasına ve yakın bir geçmişte de yıkılmasına sebep olmuştur. Tekke ve türbenin arazisi, tarıma açılmış vaziyettedir ve Karaca Ahmet Sultan’ın mezar taşı olarak kullanılan sütun ise 2019 yılına kadar burada mevcut bulunmaktaydı. Ancak söz konusu tarihte bu sütun da yerinden çıkarılmış, mezar tamamen tahrip edilmiştir.
Bu mevkide bulunduğu bilinen Karaca Ahmet zaviyesi ve türbesinin Saruhanoğulları döneminden kalan ve Karaca Ahmet Sultan’a ait olan gerçek türbe olduğunu düşünmemizin sebebi, Hoşkadem Paşa Vakfiyesindeki tarif ile tamamen örtüşüyor olmasıdır. Zira türbenin Gediz Nehri’ne uzaklığı 400 metre olup nehrin güneyinde bulunmaktadır. Türbenin bir kilometre kadar batısındaki mevki, Hamzabeyli köylüleri tarafından ‘Kiremitlik’[12] olarak isimlendirilmektedir. Yani Turgutlu’daki Karaca Ahmet türbesi, kuzeyinden Gediz Nehri ve Tatar köyünün bulunmuş olduğu arazi ile, batısından Kiremitlik Alanı mevkii ile mahduttur. Ayrıca Hoşkadem Paşa Vakfiyesi’ne göre Gökağaç Çiftliği’nin batısında Dikilitaş mevkii bulunmaktadır ki, bu mevki de Karaca Ahmet Sultan Türbesi’nin ve Gökağaç’ın 2 kilometre kadar batısında, mazide Dündarlı köyünün bulunduğu bölgenin 1 kilometre doğusunda yer almaktaydı. Burada tespit ettiğimiz bölgenin, yani Gökağaç köyünün bulunduğunu düşündüğümüz arazinin, büyüklüğü 1.500 dönüme yakındır ki bu durum da vakfiyedeki ’12 çiftlik’ tabiri ile uyumludur.
Yani Hoşkadem Paşa Vakfı’nın arazileri, Karaca Ahmet Sultan Türbesi, Gökağaç köyü ve bunlarla aynı yerde olduğunu bildiğimiz Yengi Pazarı, günümüzde Sinirli köyünün 2 kilometre güneyinde kalan ve kuzeyinden Gediz Nehri ile, batısından Kiremitlik ve Kumağalı mevkileri ile, güneyinden Geren mevkii ve doğusundan ise Karacaahmet mevkii ile çevrili olan arazide bulunmaktaydı.
Yorumlar
Kalan Karakter: