EGEUMUT Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Kemal Emre Telciler, Safra Kesesi Ameliyatı ile ilgili olarak gazetemize bilgilendirici açıklamalarda bulundu
Op.Dr. Kemal Emre Telciler yaptığı açıklamada: “Safra Kesesi, Karaciğerden salgılanan safranın karaciğerin alt kısmında toplandığı torba şeklindeki bir organdır. Karaciğerden günde yaklaşık olarak 1 litre kadar safra salgılanıyor ve bağırsaklardan yağlarla bazı vitaminlerin emilimini sağlamak başta olmak üzere çeşitli fonksiyonları yerine getiriyor. Safra, karaciğerden midenin devamı olan oniki parmak bağırsağına doğru akarken yolu üzerindeki safra kesesine uğrayarak burada birikir, suyu emilerek yoğunluğu daha da artar. Özelikle yağlı yiyecekler başta olmak üzere bazı gıdaların yenmesinin ardından safra kesesi kasılarak içerisindeki yoğunlaşmış safrayı on iki parmak bağırsağına doğru sevk eder. Olağan koşullarda bileşiminde bulunan çeşitli maddelerin belirli miktarlardaki karışımı sayesinde akışkanlığını sürdürür. Fakat safranın içinde yer alan bu bileşenlerdeki herhangi bir artış ya da azalma, safranın akışkanlığında bozulmaya ve "tortu bırakıcı" bir hal almasına yol açar. Hem bu tortular hem de uzun süre sadece damar yoluyla beslenen ya da uzun süreli açlık hallerinde safra çamuru denen safra çökeltileri de safra taşı oluşumunda rol oynar.
Safra taşı oluşumu başladıktan sonra taşların sayısı ve büyüklüğü artarken genellikle herhangi bir yakınmaya yol açmazlar. Büyük çoğunluğu sessiz olarak seyreden safra kesesi taşları, acil haller dışında bazı tetkikler yapılırken ya da kimi ameliyatlarda tesadüfen fark ediliyor. Ancak safra kesesi içinde bulunan ve yerçekiminin etkisiyle hareket eden taşlar, safra kesesinin çıkışını tıkayıp, olağan boşalmasını engellediği zaman belirti vermeye başlıyor. Safra taşı hastalığının seyri esnasında taşın ana safra kanalına düşmesi durumunda çok daha sorunlu bir sürece giriliyor. Tıkanma sarılığı olarak adlandırılan bu süreçte hastada karın ağrısı, sarılık, idrar rengi kırmızı veya kahverengi olması, bulantı, kusma ve bazen de ateş görülebiliyor. Eğer bu tabloya enfeksiyon da eklenirse hayatı tehdit edecek çok ciddi problemlere neden oluyor. Bu hastalığa Kolanjit adı veriyor. Kolanjit dışında ortak safra kanalına düşen bir safra taşı, pankreasın iltihabi hastalığı olan akut pankreatite de neden olabilmektedir. Bu hastalık hayatı ciddi anlamda tehlikeye sokabilir. Safra kesesi taşları; safra kesesinin iltihaplanması, safra kanalına taşın düşmesiyle gelişen tıkanma sarılığı, tüm safra kanallarının ve pankreasın iltihaplanması gibi çok ciddi birçok hastalığa da neden olabiliyor. Hastalarda oluşan yakınmalar genellikle karın sağ-üst kısmında ağrı, bu ağrının sağa doğru yayılması ve sırtta sağ tarafta da hissedilmesi, bulantı ve bazen kusma atakları şeklindedir.İltihaplanma varsa tabloya ateş de eklenir. Bu ağrılı ataklar genellikle yağlı ağır bir yemeğin ardından başlar ve 1-5 saat civarında seyreder. Safra kesesi taşlarının diğer yol açtığı hastalık daha seyrek olarak da safra kesesinde bulunan büyük bir taşın kese duvarını uzun sürede delerek, bağırsağa geçmesi ve ince bağırsağın dar bir yerinde mekanik tıkanmaya neden olması bir başka komplikasyondur. Doğal seyri esnasında giderek büyüyen ve sayıları artan safra taşları sürekli olarak safra kesesinin iç cidarını tahriş, kronik bir iltihap şeklindeki tablonun giderek kansere dönüşme riskini de arttırır. Özellikle 2–3 cm'lik boyutları aşan taş olgularında bu risk yüksektir.
Hastalığın ve komplikasyonlarının tedavilerinde çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. En sık kullanılan yöntem laparoskopik ameliyatlardır. Safra kesesi ameliyatlarının yüzde 5'den daha azı açık ameliyat ile gerçekleşmektedir. Açık ameliyat yapılmasının en önemli sebebi karın içerisinde önceden geçirilmiş ataklar ya da ameliyatlara bağlı yapışıklıklardır. ERCP ve PTK gerekli olan durumlarda kullanılan diğer tedavi yöntemleridir.
Safra kesesi taşlarının yol açtığı şikayetlerin bir kısmında kısa süreli bir tedaviyi takiben iyileşme sağlanabiliyor. Ancak bazen klinik seyir giderek ağırlaşarak acil ameliyat gerektirebiliyor. Özellikle diyabet ve benzeri sorunları bulunan hastalarda ataklar ağır seyrettiği için hemen bir cerrahi girişim kaçınılmaz hala gelebiliyor. Ayrıca atakların sürekli tekrarladığı hallerde ameliyata karar verilebiliyor. Çünkü her atak, safra kesesinde ve çevre dokularda değişen düzeylerde kalıcı bazı hasarlara yol açıyor. Günümüzde safra kesesi ameliyatlarında en uygun ameliyat şekli kapalı (laparoskopik) yöntemdir. 1987 yılında Philippe Mouret ilk laparoskopik kolesistektomiyi gerçekleştirmesi ikinci Fransız devrimi olarak nitelendirilirken; cerrahi üzerinden 20 yıllık bir süre geçmeden laparoskopik yaklaşımlar yerini tek kesiden veya doğal açıklıklar yoluyla yapılan laparoskopik cerrahi metotlara bırakmaya başlamıştır.
Kapalı safra kesesi ameliyatlarında normalde karın duvarına kalem çapı büyüklüğünde 3-4 delik açılmaktaydı. Ancak dünyada ilk kez 2007 Mayıs ayında uygulanan ve SILS (tek kesi ile laparoskopik cerrahi) adı verilen yöntemde, göbek deliğinden yapılan yaklaşık 1.5-2 cm lik tek bir kesiyle ameliyat gerçekleştirilmektedir. Bu tek delikten karın içine uç kısımlarının kıvrılma özelliği olan açılı özel aletler gönderilmektedir. Aletler karın içine girildiğinde birbirinden ayrılarak rahat kullanıma imkan vermektedirler. Ayrıca uygulamayı kolaylaştırmak için bazen safra kesesi, karına gönderilen bir sütür yardımıyla karın duvarına asılabilmektedir. Böylelikle normal anatomik özelliklere sahip ve komplike olmayan safra kesesi patolojilerinde bu teknik rahatlıkla uygulanabilmektedir. Göbek deliğinden girildiği için sadece göbeğin içinde, anlaşılmayacak kadar küçük estetik bir dikiş izi olmaktadır. Bu nedenle yöntem, kozmetik açıdan da tercih nedeni olmaktadır. Bu tekniğin güvenilirliğinin ve uygulanabilirliğinin yanı sıra daha az ameliyat sonrası ağrı ve daha erken günlük hayata dönüş gibi avantajları da olabilmektedir. Tek kesiden laparoskopik cerrahi uygulamaları hastanemizde de uygulanmaya başlayan bir yöntemdir.” İfadelerini kullandı. Gonca ÖZKAN FİDANCI
Yorumlar
Kalan Karakter: