Öngür: "ÇED raporu asla bilimsel değil, yalanlar ve yanlışlarla dolu bir paçavradır"
TURGUTLU HALKI KARARLI: MADENE GEÇİT YOK!
TURÇEP tarafından düzenlenen Bilgilendirme Panelinde konuşmacılar Çal Dağı’nda uygulanmak istenen nikel madencilik projesinin büyük bir facia yaratacağını anlatırken, Turgutlulular da madeni istemediklerini ve kesinlikle de çalıştırmayacaklarını öne sürdüler.
- Jeoloji Yük. Müh. Tahir Öngür: “Böyle bir madenciliğe dünyada hiçbir ülkede izin verilmediği halde, böyle bir projeye ve bu kadar yanlışlar ve yalanlarla dolu böyle bir ÇED raporuna nasıl onay verilebildiğini insanın aklı almıyor!”
- Prof. Dr. Ali Osman Karababa: “Kanserojen etkisi yaptığı bilinen ham nikel tozlarından ve en tehlikeli kimyasal olarak 18 milyon ton sülfürik asitten söz ediyoruz burada. Bunun anlamı; çevre ve halk sağlığı çok korkunç bir tehlike altında kalacak, bu çevrede yaşam belirtisi kalmayacak demektir.”
- avukat arif ali cangı: “Danıştay’ın Çaldağı’ndaki orman tahsis izninin iptalini isteyen kararı, sizlerin davanızda ne kadar haklı olduğunuza dair anayasal bir destek anlamında. Açtığımız davayı kazanacağımıza inanıyoruz. Ama ‘Torba Yasa’ya dikkat! Çünkü eğer bu yasa çıkarsa, madencilik ‘dokunulmaz’, ÇED raporları da’gereksiz’ hale gelir!
TURÇEP (Turgutlu Çevre Platformu) tarafından düzenlenen Bilgilendirme Panelinde Çaldağı’nda kurulmak istenen nikel madencilik projesinin yaratacağı zarar ve tehlikeler bir kez daha ele alınırdı. Panelde Turgutlu halkın 10 yıldan fazladır verdiği yaşam mücadelesinin anlamı, ÇED raporlarının nasıl amaç dışına çıktığı ve çıkarılmak istenen Torba Yasa’da neler oduğu gibi konular hem bilimsel hem de hukuksal yönleriyle birlikte değerlendirildi.
TURÇEP tarafından düzenlenen panel dün akşam Turgutlu Belediye Meclisi Tplantı Salonu’nda yapılırken, TURÇEP bileşenleri ve halkın panele yoğun ilgi gösterdiği, salon 100’ün üzerinde izleyici ile tıklım tıklım dolarken, bir kısım vatandaşın yer bulamadığı için geri döndüğü ve bir kısmının da dışarıdan ayakta izlemeye çalıştığı dikkatleri çekti. TURÇEP Dönem Sözcülerinden emekli öğretmen Perihan Hasergin’in moderatörlük yaptığı paneldeki konuşmacılar ise Prof. Dr. Ali Osman Karababa (ege Üniversitesi halk sağlığı Ana Bilim Dalı Bölüm Başkanı ), Jeoloji Yük. Müh. Tahir Öngür (TEMA Bilim Kurulu üyesi) ve geçtiğimiz yaz döneminde Afrika’nın Nobel’i sayılan çevreci direniş dalında ödül alan Avukat Arif Ali Cangıoldu.
“ÇED raporu baştan sona yalan ve yanlışla dolu”
AKP hükümetinin ilk Çevre Bakanı olan Osman Pepe’nin kendisinin neden görevden alındığının ipuçlarını da veren, NTV televizyon kanalındaki Çaldağı’ndaki bu madene neden izin vermediğine dair yaptığı açıklamaların yer aldığı 3 dakikalık bir röportaj videosunun izletilmesi ile başlayan panelde ilk konuşmacı olarak söz alan Jeoloji Yük. Müh. Tahir Öngür, proje için alınan ÇED raporunun ne kadar çok yanlış ve yalanlarla dolu olduğunu ifade etti. Öngür, böyle bir madenciliğe dünyanın hiçbir ülkesinde izin verilmediğine de dikkat çekti. Öngür ,konuşmasında ÇED raporunu değerlendirirken, “Devletin resmi sitesine girdiğinizde Turgutlu’nun deprem fay hattının haritasını kolaylıkla görüp elde edinebilirken, ÇED raporundaki deprem haritasında bu fay hattının silinip ortadan kaldırıldığı açıkça görülürken bunun ne büyük ve tehlikeli bir sahtekarlık olduğunu anlamak çok kolay. Ama böyle bir ÇED raporuna nasıl onay verildiğini anlayabilmek çok zor. Bu ÇED raporu baştan sona yanlışlar ve yalanlarla dolu” dedi. ÇED Raporu’nda yer alan bu yanlışlar ve yalanlarla ilgili bazı ayrıntıları bilimsel yanlarıyla açıklayan Jeoloji Yük. Müh. Öngür, “Böyle bir madenciliğe dünyada hiçbir ülkede izin verilmediği halde, böyle bir projeye ve bu kadar yanlışlar ve yalanlarla dolu böyle bir ÇED raporuna nasıl onay verilebildiğini insanın aklı almıyor. Biz kez daha altını çizerek söylüyorum: Bu ÇED raporu asla bilimsel değil, yalanlar ve yanlışlarla dolu bir paçavradır. Benim temsil ettiğim bilim, bu projenin bir madencilik değil bir facia olduğunu söylüyor” şeklinde sözlerini tamamladı.
“Çevre ve insan sağlığı korkunç tehlike altına girer”
Daha sonra söz alan Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, Turgutlu halkının yıllardır vahşi madenciliğe karşı verdiği yaşam mücadelesinin kendileri için de bir örnek ve moral kaynağı olduğunu vurgulayarak başladığı konuşmasında, Çaldağı’ndaki nikel madencilik projesinin uygulanması durumunda çevre ve halk sağlığı açısından yaratacağı zararlar ve tehlikelere değindi. Prof. Dr. Karababa, “Burada kanserojen etkisi yaptığı bilimsel olarak kanıtlanmış ham nikel tozlarından, çok geniş bir alanda ve tamamen açık bir ortamda yapılacak nikel madenciliğinden ve en tehlikeli kimyasal olarak 18 milyon ton sülfürik asitten, başka ülkelerde uygulanmasına izin verilmeyen bir madencilik yönteminden söz ediyoruz. Sadece bunun anlamı bile; çevre ve halk sağlığı çok korkunç bir tehlike altında kalacak, madencilik uygulaması bittikten sonra bu çevrede yaşam belirtisi artık kalmayacak demektir” dedi. Prof. Dr. Karababa, hem çevre ve hem insan sağlığı açısından yaptığı değerlendirmesinde, solunum yollarından başlayarak ne gibi kanser hastalıklarına yol açılacağına dair ayrıntılı açıklamalar yaparken, çevre açısından oluşacak zararı ise “başta Manisa ovası olmak üzere tüm Gediz havzasını tehdit eden bir tehlike söz konusu” sözleri ile açıkladı. “Madenin işi bitip de gittikten sonra bu bölgede bir yaşam belirtisi belki de kalmayabilir” diyen Karababa, yöre halkının göç etmekten başka bir seçeneği kalmayabileceğine de dikkat çekti.
“Haklıyız, yine kazanacağız! Ama ‘Torba Yasa’ya dikkat!
Son konuşmacı Avukat Arif Ali Cangı da hem ÇED raporu hem de madencilik projesini hukuksal yönleriyle değerlendirdi. 13 Kasım’da yapılacak bilirkişi keşfi ve ardından görülecek ÇED iptal davası hakkında da bilgilendirmelerde bulunan Cangı, ayrıca Danıştay’ın 11 Temmuz 2017 tarihindeki “Çaldağı’nda orman tahsis izninin iptalini isteyen kararını da değerlendirdi. Cangı, “Danıştay’ın Çaldağı için verdiği bu kararı, sizlerin davanızda ne kadar haklı olduğunuza dair anayasal bir destek anlamını da taşıyor. Çünkü Anayasanın 169. Maddesine dayandırılıyor. Açıkça “oranlık alanda madencilik olmaz” denilen bu kararda Danıştay ayrıca ÇED raporunun da iptal edilmesi gerektiği mesajını veriyor. Danıştay’ın bu kararının normalde bilirkişiler ve mahkeme heyeti tarafından dikkate alınması gerekir ve alınacağına inanıyoruz. Öte yandan açtığımız davayı da yine kazanacağımıza inanıyoruz. 9 kişilik bilirkişi heyeti oluşturulması bizim de istediğimiz bir gelişme” derken, Ama ‘Torba Yasa’ya dikkat! Çünkü eğer bu yasa çıkarsa, madencilik ‘dokunulmaz’, ÇED raporları da’ gereksiz’ hale gelecektir” uyarısında da bulundu. Cangı konuşmasının sonunda ‘Torba Yasa’da ÇED raporlarını gereksiz hale getirerek ormanlık alanları talana ve madenciliğe açacak hükümler içeren maddeler hakkında da ayrıntılı açıklamalar yaptı.
Panel, izleyicilerin çeşitli soruları ve konuşmacıların bu sorulara ilişkin cevaplarının yer aldığı soru-cevap bölümü ile tamamlandı. Salonu dolduran vatandaşların bu bölümde verdikleri mesajlar ise, “Bu madeni istemiyoruz ve ne pahasına olursa olsun madeni çalıştırmayacağız. Bunun için her şeyi göze aldık” şeklinde vahşi madenciliğe karşı Turgutlu halkının 10 yıldan fazla yürüttüğü yaşam mücadelesindeki kararlılığı yansıtıyordu. METİN SERT
Yorumlar
Kalan Karakter: