ve Türklüğün bekası...!
Salih Özbaran*
Bir 23 Nisan gününde Günaydın sevgili hemşerilerim. Böyle bir günü nasıl kutladığınızı, yönetici durumunda olanların ne tür etkinlikler düzenlediklerini, Atatürk Bulvarı boyunca meraklıların ve esnaf üyelerinin alkışları ile karşıladıkları öğrenci geçişlerinin ne kadar sürdüğünü -ya da adını değiştirdikleri 50.yıl Cumhuriyet Alanı'nda iki veya üç sırada toplananlar adına çelenk koyan ve belki günün önemini belli etmeye çalışan nutuk(lar)lar atanların faaliyetlerinin neler olabileceğini bilmiyorum. Sağlık sorunlarından dolayı artık çok seyrek uğrayabildiğim Turgutlu'ma (Kasaba'ma) 12 Nisan 2017 günü, 1950'li yıllardan beri arkadaşım olan Mustafa Baysak'ın arabasına binip gittim. Orada, bana işyerini gösterdi; çayını içtim. Sağolsun. Sonra beni Kozapazarı'na kadar götürdü kadirşinas dostum.
Değişiklikleri gözlemeyi, dostlarımla karşılaşmayı umarak çarşı sokaklarında gezindim; yakın zamanlarda aramızdan ayrılanların haberleriyle üzüldüm. 1950'li ve 1960'lı yıllardan kalan anılarımı çağrıştıracak dükkanların pek çoğu yok olmuş; neredeyse her biri mücevherat ile cezp edici kuyumcu süslemesiyle (kimileri Osmanlı simgesiyle) donanmış! İlkokulda sınıf arkadaşım (sonraki yılların başarılı bir akademisyeni/doktoru olan) Günay (Üzümcü) Saner ailesinin Belediye'ye bağışladıkları ve Turgutlu Müzesi'ne dönüştürülen evin önünde durdum, onu seyrettim. Dış görünüşüyle yakın tarihe tanıklık eden bu eserin korunması için, böyle bir girişimde bulunan ve destekleyenlere sessizce şükranlarımı sundum. Bu arada Yankı gazetesine uğradım. O gün basılan ve benim 1950'li yılların ilk yarısında Ortaokul'u paylaştığım bazı arkadaşlarımla birlikte çektirdiğimiz fotoğrafı gördüm. Heyecanlandım. Ancak aynı baskının 4.sayfasında "Milli yeminlerimizi tutmak için 'evet' diyoruz" başlığını taşıyan bir haberle karşılaştım. O haberde Anayasa Referandumu için oylama öncesinde Belediye Başkanı Turgay Şirin'in de bir beyanı yer almış, aynen şöyle:
"Devletimizin, Milletimizin, Türklüğün bekası için 16 Nisan'da inşallah Evet diyeceğiz. Türkiye ne zaman milli bir duruş sergilemişse karşısında haçlı zihniyetini bulmuştur. 15 Temmuz bunun en son tezahürüdür. Bizim mücadelemiz iç ve dış düşmanlara karşıdır. Bizim mücadelemiz Bayrak ve Ezan sevmeyenlere karşıdır. Bizim mücadelemiz Kandil'e karşıdır. Biz "şehitler ölmez" diyerek "vatanın bölünmezliği" için yemin veren bir anlayışın devamı ve sahibiyiz. Liderimiz "yemin verdik dönemeyiz" diyorsa, davamızın liderinin verdiği yemine sadakat bizim şerefimizdir".
Şirin'in muhtarları aydınlatmak için yaptığı "evet" konuşmasındaki bazı cümleler ise şöyleydi:
“Kutuplaşmanın azalması, uzlaşma kültürünün artması, ülkemizin büyümesinin hızlanması ve gençlerle bu büyümeyi daha da arttırmak için, koalisyonlarla oluşan kaosların tekrar etmemesi, hükümet krizlerinin geride kalması için ‘evet’ diyoruz"...
16 Nisan’da sadece bir metin oylamayacağız. Yapacağımız tercihlerle ya şer odaklarına dur diyeceğiz ya da diz çöktürmek isteyenlere yol vereceğiz. Türkiye ne zaman milli bir duruş sergilemişse karşısında haçlı zihniyetini bulmuştur. 15 Temmuz bunun en son tezahürüdür. İşte tam da bu yüzden ‘evet’ diyoruz.”
Başkan Şirin, “16 Nisan’da yapılacak olan halk oylamasında, devlet için, millet için, Cumhuriyet için ve Türklüğün bekası için ‘evet’ diyeceğiz.” dedi. Sayın Şirin'den daha fazla alıntıya gerek duymadan kendisine (Kasaba'mın Belediye Başkanı'na) kısacak bir anımsatmayla sesleneceğim; kendisiyle "Hemşehri'liğimiz, Vatan'ımız ve Cumhuriyet'imiz" konularında aynı görüşte olmayanlar, daha doğrusu sıralanan ilkelerin çoğunu beğenmeyenler adına. Temsil ettiği Kasaba'mın yüzde 50'yi aşan oyuyla "Başkan"a ve "Başkanlık'a karşı duranlar adına.
Sayın Başkan, ne demektir "bizim mücadelemiz Bayrak ve Ezan sevmeyenlere karşıdır" demek? Hemşerilerimin çoğu bayrak ve ezanı sevmiyor mu? Bugün 23 Nisan. O gün ilan edilen egemenliğin varisleri olarak neden başka dallara tutunma gereği duyuyorsunuz? İlan edilen TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ' nin tarihsel değerini nasıl tartıyorsunuz? "Davamızın liderinin verdiği yemine sadakat bizim şerefimizdir" diyerek hangi davadan, hangi liderden bahsediyorsunuz? Meclis'e kazandırılan yetkilerin budanmak istenmesini doğru mu buluyorsunuz? Yargının bir kişiye teslimini, hukukçu olarak, onaylıyor musunuz? Daha 29 Ekim 1923 tarihinden önce (26 Ocak 1923'te) Kasaba' dan geçerken Gazi Mustafa Kemal'in öğrencileri ve kadınları işaret ederek onları geleceğin umudu olarak görmesi, inşasına başlanan Cumhuriyet'in yaşadığımız bu yıllarda sürüklenmesi istenen bataklığa karşı çıkanların torunlarını da temsil etmiyor musunuz? “Kutuplaşmanın azalması, uzlaşma kültürünün artması, ülkemizin büyümesinin hızlanması ve gençlerle bu büyümeyi daha da arttırmak için, koalisyonlarla oluşan kaosların tekrar etmemesi, hükümet krizlerinin geride kalması için ‘evet’ diyoruz" sözlerinizle Turgutlu'nun çoğunluğunun oylarını hangi kategoride değerlendiriyorsunuz? Onlar "şer odakları" olabilirler mi?
Sayın Şirin, siz tüm Turgutlu'nun olduğu kadar benim de Belediye Başkanı'm sayılırsınız. Benim Kasaba'ma kazandırdıklarınızı benimsemekle gurur duyarım. Ama yukarıda alıntı yaptığım sözlerinizi tasvip etmediğimi de -bilhassa- vurgulamak isterim.
Kafam karmakarışıktı. Beni, ziyaret ettiğim İbramcı Parkı'ndaki çocukluk arkadaşlarımı gördükten sonra, oraya gelip beni alma nezaketini gösteren Mustafa Baysak'ın arabasıyla İzmir'e döndüm. "Küllerinden Doğan Kasaba: Turgutlu" kitabıma tekrar baktım. Tarihe daldım. Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki özverili, inançlı insanların bizlere kazandırdıklarını düşündüm. 10.Yıl kutlamalarındaki mahşeri kalabalığın coşkusunu Ahmed Hamdi'nin çektiği fotoğraflara bakarak gurur duydum. Nereden nereye geldiğimizi gözümün önüne getirdim, belleğimi tazeledim. Cumhuriyet kazanımlarının nelere alet edildiğini üzülerek, içim acıyarak, yanarak- düşündüm, düşündüm, düşündüm.
* Emekli Tarih Profesörü
Yorumlar
Kalan Karakter: